Pişkinlik veya üç maymunu oynamak...

A -
A +

Yazının başlığına bakıp da, Nuri Bilge Ceylan'ın filminden bahsedeceğim sanılmasın!.. 28 Şubat Dönemi ile ilgili olarak ortaya çıkan bunca bilgilere, belgelere, itiraf ve şahitliklere rağmen; hâlâ daha dönemin önde gelen aktörleri "görmedim-duymadım-bilmiyorum..." türünden, üç maymunları oynuyor. Karadayı'nın Taha Akyol'a (Milliyet 3 Mart 2009) gönderdiği açıklama başka türlü nasıl tanımlanabilir? 28 Şubat'ın en önemli figürü olan Süleyman Demirel ise, daha vahim bir tutumla; âdeta hepimizin zekâsıyla alay ediyor... Demirel Milliyet'ten Fikret Bila'ya yaptığı açıklamada (5 Mart 2009) şöyle diyor: "28 Şubat olayına postmodern darbe diyenler var. Bu yanlıştır. Türkiye, darbenin ne olduğunu biliyor. Birçok kez yaşadım. Darbe dediğiniz şey, hükümeti götürür, parlamentoyu kapatır hatta cumhurbaşkanını da götürür. 28 Şubatta bunların hiçbiri olmadı. 28 Şubat, Anayasa ve yasalara uygun demokratik yöntemlerin uygulandığı bir olaydır." Şimdi bunları dinleyen kimse, Erbakan'ın hangi şartlar altında istifa ettiğini, hükümeti kurma görevinin niçin Tansu Çiller'e verilmediğini, dahası DYP'den tam 41 milletvekilinin ne tür şantajlarla istifa ettirilip Cindoruk'un "Şemsiye Partisi"ne kaydırıldığını, irtica tezgahlarının nasıl kurulacağını anlatan Çevik Bir el yazması talimatları, mahkemeleri baskı altına almak için gönderilen yazıları, Genelkurmayda yargı mensuplarına verilen brifingleri hiç bilmese, acaba Sayın Demirel doğru mu söylüyor diye düşünebilir. Fakat bunca gerçek ortada iken, insanların zekâsı ile alay etmek, hakikaten kabul edilebilir bir şey değildir. Kendi itirafı ile, iktidarı bir rodeo oyunu gibi algılayan ve koltukta kalmayı, at veya boğa üzerinde kalabilme süresi ile izaha çalışan Demirel, diğer yandan "Dün dündür, bugün bugün..." zihniyeti ile ülke yönetmeye kalkıştığı için, devri iktidarında demokrasiye ne yazık ki, doğru dürüst bir katkı yapamamıştır... Baksanıza artık her şeyin bütünüyle fâş olduğu ve bizzat bazı askerlerin itirafıyla, bir "postmodern darbe" olduğu tartışma götürmeyen 28 Şubat Sürecini; hâlâ daha Demirel bize, "demokratik ve anayasal bir olay" olarak yutturmaya kalkışıyor!.. 9. Cumhurbaşkanı, Karadayı'ya ait ses bandında, kendisiyle ilgili bahsi de şöyle değerlendiriyor: "Sayın Karadayı beni aradı. O sözlerin kendine ait olmadığını söyledi. Bu benim için yeterli. Kaldı ki, bunları yazıp çizmenin bugün ne değeri var? Bunların hiç kimseye faydası olmaz." Şu yaklaşıma bakar mısınız! Sureta bir inkâr ve yalanlamayı, kendisi için yeterli gördüğü gibi, buna kamuoyunun da ikna olmasını bekliyor... Dahası bu meselelerin irdelenmesini, medyada yazılıp çizilmesini bile, lüzumsuz ve faydasız görüyor. İşte demokrasinin, niçin bir türlü gelişemediğinin altında yatan sebep. Kimi siyasetçiler iktidarda kalabilmek için darbecilerle iş tutarsa, kimileri de; "altın tepsi içinde kendisine sunulan iktidarı" pişkince sırıtarak kabul ederse, elbette demokrasi de kökleşemez, hukuk devleti de gerektiği gibi işleyemez...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.