18 Mart gününden bu tarafa, ülkede asayiş haberlerinde bariz bir tırmanma var. Bunun da temel sebebi, PKK ve tüm uzantılarının; Nevruz'u bahane ederek yurt sathında bir 'başkaldırı' niteliğinde gövde gösterisi yapma, bu arada her fırsatı kullanarak "Türkiye'yi kan gölüne çevirme" teşebbüsüdür. Bölücü örgüt, bütün gayretlerine rağmen, istediği "kanlı ortamı" yakalayamadı. Bu nokta çok önemli... İstanbul ve Diyarbakır ağırlıklı olarak kargaşa çıkarma gayretleri sınırlı kaldı. Devletin aldığı yerinde tedbirler, teröristlerin şehirlerdeki eylemlerini büyük çapta önledi. Akabinde kırsal bölgelerdeki operasyonlarda da, bölücü örgüte büyük darbe indirildi. Uzun yıllardır, güvenlik güçlerinin girmediği-giremediği yerlere girildi ve oralardaki örgüt tahkimatı tahrip edildi. Siirt'te, Bitlis'te ve Cudi Dağında, çok sayıda terörist silahlarıyla birlikte etkisiz hale getirildi. Bu operasyonların devam edeceği anlaşılıyor. Bu arada bazı gazetelerde, "PKK ve Kürt sorununda yeni strateji" gibi başlıklarla, Kürt Meselesi ile ilgili yeni politik plan ve hazırlıklara dair dolaylı açıklamalar yer aldı. Farklı kalemlerden çıkan, ancak birbirine çok benzerlik arz eden bu açıklamaların ortak noktası, bundan böyle Kürt meselesinde terör örgütünün muhatap olarak alınmayacağı hususudur. Başbakan tarafından da, daha önce mükerrer olarak ifade edilen; "Terörle sonuna kadar mücadele, siyasette sonuna kadar müzakere..." şeklinde özetlenebilecek yaklaşımın detaylarında, Kürt halkı üzerinde şiddet ve baskının kaldırılması; çözüm zemini olarak Parlamento ve meşru siyaset mekanizmalarının kullanılması, terör örgütünün dayatmaya çalıştığı isteklerin bütünüyle reddedilmesi var. Tabiatıyla tamamının devletin kayıtlarında mevcut olduğu, bölük pörçük yansıyan bu yeni strateji hakkında, tam bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Zira ayrıntılar hakkında hiçbir bilgimiz yok!.. Ama kendilerini Kürt meselesinde "uzman" kabul eden bazıları, çıkan haberlerin üzerine balıklama atladı ve hükmü de yapıştırdı. Hüküm özetle şöyle: "Bu plan da eskilerin aynısı. Yeni hiçbir şey yok. Güvenlik öncelikli politikalar bugüne kadar işe yaramadı. Yine öyle olacak..." Bu meslektaşların sıkıntısı şurada: PKK'nın esas itibariyle bir Kürt Meselesi olmadığını, kabul etmek istemiyorlar. Bugün, El Kaide küresel ölçekte ne gibi işlevler görüyorsa, PKK da bölgesel çapta o denli roller oynuyor. Öncelikle bunu doğru değerlendirmek lazım... PKK'yı Kuzey İrlanda'daki IRA gibi algılayıp, onun Sinn Fein Partisi ile olan bağlantısını, BDP için kopyalamak Türkiye'de geçerli bir çözüm olamaz. Çünkü Kuzey İrlanda'daki meselenin dinamikleri ile tamamen farklı. Devletin terör problemini çözme ve Kürt meselesini hal yoluna koyma noktasında, bölgesel ve küresel aktörlerle yürüttüğü temasları ve yaptığı pazarlıkları, tam olarak bilmeden, anlamadan, günlük tartışmalar çerçevesinde kesin hükümler vermek bizi çok yanıltabilir. Uzun yıllardan beri kalem erbabı bu hataları tekrarlıyor. Asırlık Kürt meselesini, PKK terör örgütü problemine indirgemek kadar yanlış bir şey olamaz. Bu konuda en azından, Kemal Burkay gibi Kürt aydınlarının dediklerine kulak vermekte fayda var.