Polise sahip çıkmalıyız!

A -
A +

Son zamanlarda emniyet mensuplarına yönelik yoğun eleştiriler var. "Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla düzenlenen izinsiz gösterilerde çıkan olaylar ve polisin müdahale biçimi, üçlü toplantı için ülkemizde bulunan Avrupa Birliği yetkilileri tarafından da ağır bir üslupla tenkid edildi. Diğer taraftan son aylarda dikkat çekici şekilde artan kap-kaç ve hırsızlık olaylarından ötürü, basında gittikçe dozu artan bir eleştiri yağmuru var. Fakat suç işleyenlere, polisi tahrik edenlere, hatta polise fiili saldırıda bulunanlara nedense hiç eleştiri yapılmıyor. Bu ayırımcılık kokan tutumda da büyük gariplik var. Cemil Çiçek'in belirttiği gibi, Avrupa ülkelerinde polis atılan taşları çiçekle mi karşılıyor?! Polisin gereksiz ve ölçüsüz şiddet kullanması elbette kabul edilebilir bir şey değildir. Ama kimsenin suç işleme imtiyazı da yoktur!.. Polisin şiddetli tenkidlere uğramasına yol açan kap-kaç olaylarında, istatistiklere göre azalma var. Ancak son zamanlarda meydana gelen bu çeşit olaylarda vuku bulan öldürme ve yaralama, yani şiddet unsurunun ürkütücü boyutlarda artması sebebiyle daha çok dikkat ve öfke sözkonusudur. Medya yayınlarında bu ayrıntıya işaret eden pek yok... Asıl üzerinde durulması gereken husus, asayiş ve güvenliğin sağlanmasında, polisiye tedbirlerin yanında; devreye sokulması gereken diğer hususların kimse tarafından tartışılmamasıdır. Yani olaylara çok dar açıdan ve tek boyutlu olarak yaklaşınca, teşhiste de, tedbirde de yeteri kadar etkili çözümlemeler yapılamıyor. Halbuki can ve mal emniyetinin sağlanmasında, bir arada tatbik edilmesi lazım gelen pek çok unsur vardır. Polisiye tedbirler kadar eğitim ve sosyo-ekonomik alanda yapılması şart olan düzenlemeler, toplumsal duyarlılık, vatandaşın güvenlik güçleriyle iş birliği yapması, suçluların ıslahı vs... Bunların hepsi ülkede huzur ve sükunun sağlanmasında çok önemli etkenler. Ancak sürekli olarak hep polisin çalışması muaheze ediliyor. Ve çoğu kez eleştiriler objektif ölçülerden uzaklaşıp, indi ve hissi saiklerle gündeme getiriliyor. Mesela hırsızlık veya kap-kaç olayına maruz kalmış kişi; eğer ünlü bir isim ise işin rengi değişiyor! Oysa mağdurun kimliği ve sıfatı ne olursa olsun, vatandaş olarak onun can ve mal emniyetinin korunması esastır. Bu arada polisin imkanlarına ve çalışma şartlarına bakmak gerekiyor. İçişleri Bakanı 35 bin adet polis açığı bulunduğunu söylüyor. Demek ki, sayısal olarak önemli bir eksiklik sözkonusu. Araç-gereç ve genel olarak donanım yönünden de, her şeyin dört dörtlük olmadığı ortada. Devriye gezen polislere verilen benzin miktarı zaman zaman gazetelere yansıyacak kadar şikayet konusu... Polisin çalışma şartları, aldığı ücret, karşılaştığı kişisel ve ailevi problemler... Acaba bunların üzerinde ne kadar duruluyor? Mesela emniyet mensupları arasında, mutlaka bilimsel olarak incelenmeyi gerektiren intihar olayları ve diğer psikolojik rahatsızlıklar, ailevi sorunlar, meslekten istifa ve ayrılmalar, suça bulaşmalar; bunların hepsi emniyet camiasının başarısını derinden etkileyen faktörlerdir. Peki toplum olarak (toplumun bütün kesimlerini kastediyorum) bu konularda ne kadar duyarlıyız? Yani bu problemlerin çözümünde görevli veya gönüllü olarak ne kadar yardımcı oluyoruz? Polisi eleştirmek, suçlamak en kolay iş. Ama eleştirilerin haklı ve ölçülü olması gerekir. Polisin yetkisi ve görevi çerçevesinde olmayan konuların da polise yüklenmesi anlamsızdır. Nisan ayından itibaren ülkemizde yeni Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yürürlüğe girecektir. Bu kanunlarla birlikte polisin görev tanımlamasında büyük değişiklikler olacaktır. Yeni mevzuatla, cumhuriyet savcılarının iş yükü de artacaktır. Ancak ülkedeki savcı sayısında da büyük açık vardır. Daha şimdiden pek çok tartışma başlamış durumda. Önemli tereddütler ve boşluklar sözkonusu. Yeni CMUK'un aksayan taraflarının tesbit edilip düzeltilmesi sürecinde değişik sıkıntılar yaşanabilir. Bütün bunların kamuoyuna doğru şekilde yansıtılması lazım. Aksi halde, olur olmaz yerde yine polisi suçlamak gibi bir kolaylığa başvurulacaktır. Polise haksızlık yapmak yerine, meseleleri doğru anlamak ve anlatmak topluma yarar sağlar. Bunu gözden kaçırmayalım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.