Provokasyon, terör, kalleşlik...

Terör her zaman kalleşçe vurur. İnsani tarafı bulunmadığı için, daima gaddarca, acımasızca ve genellikle savunmasız insanları hedef alır. İşte son örneği Ankara Ulus semtindeki alçakça saldırıdır. Orada o saatte büyük çoğunluğu işinden evine giden, yahut günlük ihtiyaçlarını temin için uğraşan onlarca insan, hain saldırıya hedef oldu. Altı tane masum insan hayatını kaybetti. Yaralananların içinde yabancı uyruklu kişiler de var. Ankara'da düzenlenen silah fuarına katılmak üzere Pakistan'dan gelmişler... Düşünün; hedefi, maksadı, sebep ve saikinin ne olduğu, en azından tahmin edilen bir terörist saldırıya; misafir olarak bu topraklarda bulunan bir dost ülke vatandaşları, Pakistanlı turistler de maruz kalıyor ve yaralanıyor. Peki bu insanların suçu ne? Ama terör örgütlerinin ve teröristlerin böyle bir düşünce ve kaygısı yok zaten. Onlar sırf propaganda yapmak ve insanlara zarar vermek için en aşağılık saldırıları yapmaktan geri durmazlar!.. Şimdi bu vahşi ve insanlık dışı saldırılara karşı ne yapmak lazım? Elbette güvenlik açısından devletin ilgili birimlerinin yapacağı işler bellidir. Nitekim olayın hemen ardından Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün başkanlığında güvenlik zirvesi toplanıp durum değerlendirmesi yapmıştır. Kaldı ki, üç gün önce yapılan güvenlik zirvesinde de, ülkenin istikrarına ve ekonomik menfaatlerine zarar vermek maksadıyla, bölücü örgütün bu mevsimde şehirlerde terörist saldırılara girişebileceği değerlendirilmiştir. Bu arada emniyet makamları, menfur olayla ilgili üç kamyon dolusu malzeme ve bulgu üzerinde her türlü inceleme ve değerlendirmeyi yapmış; bulgular arasındaki iki kopmuş parmaktan yola çıkarak; kısa zamanda intihar saldırısını gerçekleştiren ve eski bir sabıkalı olan; terörist Güven Akkuş'un kimliğini kesin biçimde tespit etmiştir. Görüldüğü üzere, devletin güvenlik aygıtının işleyişinde herhangi bir zaaf söz konusu değildir. Sivil toplum olarak yapmamız gereken şey, yıllardır bu ülkeye ve insanlarına zarar veren bölücü terörün karşısında yılmamak; kararlı şekilde her türlü terörist eylem ve bozgunculuğun karşısında duruş göstermektir. Tabii medya organlarına çok büyük görev düşmektedir. Medya kamuoyunu olaylar hakkında bilgilendirirken, vatandaşın kafasını karıştırmamalıdır. Mesela Ankara Ulus'taki patlamadan sonra, olay yerine Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının gitmesini, değişik mecralara çekme gayretine girmemelidir. Teröre karşı bu ülkenin korunmasından sorumlu olan devlet görevlilerinin, böylesine büyük bir hadiseden sonra; olay yerine gitmesinin olağanüstü bir yönü yoktur. Türkiye son zamanlarda hak etmediği bir siyasi gerilimin içine maalesef girmiş bulunuyor. Bunun sebeplerini çeşitli zeminlerde tartışıp irdeleyebiliriz. Ama terör meselesi milli güvenliğimize yönelmiş bir tehlikedir. Son otuz yılda bu ülkeye verdiği korkunç zararlar da ortadadır. Dolayısıyla bu belaya karşı, herkesin top yekun ortak bir mücadele vermesi gerekir. Burada ideolojik ve siyasi görüşlerin farklılığı ikinci planda kalmalıdır. Bölücü teröre karşı milli birlik ancak bu şekilde sağlanabilir. Hem ülkenin seçim atmosferine girdiği; hem de turizm mevsiminde, Türkiye'ye zarar vermek isteyen bölücü terörün buna fırsat bulmaması gerekir. Halkın sergileyeceği kararlı bir ortak tavır; terör örgütünün sinsi planlarını kolaylıkla akamete uğratabilir. Dolayısıyla başta siyasetçiler ve devlet görevlileri olmak üzere; resmi ve sivil bütün vatandaşların bu kritik dönemde ortaya koyacakları hareket tarzı ve söylemleri büyük önem arz etmektedir. Unutmayalım; terör örgütlerini perişan edecek en büyük güç, toplumun bütünüdür. Bugüne kadar teröre karşı sinmeyen Türk Milleti, bundan sonra da her türlü zorluğun üstesinden gelecektir. Buna kimsenin şüphesi yok. Bu menfur olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, Allah'dan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz. Dua ve temennimiz, bu terör belasının bir an evvel tamamen bitmesidir.