Rapor, raportör ve mahkeme...

A -
A +

Rapor çok önemli bir belgedir, ama her şey demek değildir! Şu sıralarda ünlü bir 'raportör' olarak ismi etrafında tartışmaların sürdüğü Osman Can, daha önce Anayasa Mahkemesi'nde görüşülen iki davayla ilgili (Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 10. ve 42. madde değişiklikleri...) çok yerinde ve doğru raporlar vermişti. Fakat ne yazık ki AYM, bu bilimsel raporların tam aksine, hukukun evrensel ilkelerini de çiğneyerek; mevcut Anayasanın yürürlükteki hükümlerini açıkça ihlal eden kararlar verdi. Konumunu tartışmalı hale getirdi. O kadar tartışmalı hale getirdi ki, Osman Can ve diğer pek çok hukukçu; AYM'nin bu defa da benzer bir karar vermesi durumunda, bunun YOK HÜKMÜNDE kabul edilmesi gerektiğini söylerken, büyük destek görüyor. 29 maddelik son değişiklik paketine dair yeni bilirkişi raporu, dün itibariyle Mahkeme üyelerine dağıtıldı. Medyada yer alan bilgiye göre raportör, bahse konu değişiklik henüz yasalaşmadığı (Çünkü mecburi olarak referanduma gitmesi gerekiyor. Ancak referandumdan sonra yasalaşma mümkün oluyor), dolayısıyla hukuk âleminde bir varlık kazanamadığı için, Yüksek Mahkeme'nin yapılan iptal başvurusunu reddetmesi yönünde görüş bildirmiş. Bir hukukçu olarak şahsen ben de bu kanıdayım. Bakalım AYM bu defa nasıl bir tutum takınacak... AYM'nin bu davada, başka sıkıntıları da öne çıkmaktadır. Mesela deşifre olan ses kayıtlarına göre, Deniz Baykal'ın talimatıyla harekete geçen adalet eski bakanı Seyfi Oktay'ın; üyelerden Fulya Kantarcıoğlu ile yaptığı müzakereler ve Hülya Hanımın ihsas-ı rey niteliğindeki beyanları, yargıç tarafsızlığı ve mahkemenin objektifliği noktasında çok büyük problem teşkil etmektedir. Etik açıdan Kantarcıoğlu'nun çekilmesi, bundan sonra doğacak tartışmaları önlemek açısından çok önemlidir. Ancak kayıtlara geçen görüşmeleri inkâr etmeyen Sayın Kantarcıoğlu, şu saate kadar sessiz kalarak, bu konudaki iddia ve ithamları savuşturmaya çalışmaktadır. Yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli Yüksek Mahkeme'nin, bugüne kadar büyük tartışmalara ve bazen de buhranlara yol açan yanlış kararlarında ısrar etmesi, rejim ve hukuk devleti açısından fazlasıyla sakıncalı bir durumdur. Açıkçası, Anayasanın kendisine vermediği görev ve salahiyetleri kullanma konusunda hukuk sınırlarını zorlayan AYM, bugünkü ideolojik ve siyasi tavrıyla ülkeyi zora sokmaktadır. Peki bunun önüne nasıl geçilecektir? Yüksek Mahkemeyi olması gereken sınırlara çekmek için, 1971 yılında yapılan değişiklikler ve 1982 Anayasasıyla getirilen kesin sınırlamalara rağmen, bugüne kadar beklenen sonuç gerçekleşmedi. Dolayısıyla ne kadar doğru ve bilimsel olursa olsun, bağlayıcı olmayan mezkur raporlarla bunun sağlanması zaten mümkün değil. AY değişikliğinde iptal kararı alabilmek için nitelikli çoğunluk, yani yedi oy gereklidir. Bakalım bu çok önemli davada nasıl bir karar çıkacak!.. Taraf gazetesinin geçen günkü başlığı hayli enteresandı. Sigara yasağı konusunu da esastan incelemeye karar verdiği için, "Bu Mahkeme Esastan Tiryaki..." diyerek ironik bir anlatımda bulunuyordu. İptila derecesindeki tiryakilikler gerçekten zararlıdır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.