Batı ülkelerinde, İslâm dinine karşı yürütülen düşmanlık ve saldırganlık ürkütücü boyutlara tırmandı…
Âdeta bir umumi taarruz söz konusu! Bu düşmanlığın temelinde yatan sebep ve saiklerin çok derin köklere sahip olduğunu daha önce bu köşede ifade etmiştik. Münferit gibi görünen bazı olayların, ruh hastası şahıslarca tekil olarak sahnelenmediği çabucak ortaya çıkıyor. Bunun en son örneği de, İsveç ve Danimarka vatandaşı olduğu bildirilen, ruh hastası Rasmus Paludan isimli alçağın, Mushaf-ı şerife karşı gerçekleştirdiği saldırıdır.
Kısa zamanda anlaşıldı ki, gazeteci olarak bilinen bir başka sapkın kişi tarafından bu ruh hastası finanse edilmiş. İsveç polisi de bu alçakça eylem sırasında güya emniyet tedbiri almış!.. Menfur olay bu kadarla da sınırlı değil. Çünkü bu alçakça eylemi yapacağını, Paludan isimli sapık daha önceden duyurmuş ve İsveç makamlarından açıkça izin almış…
Üstelik böyle bir rezalete izin vermemesi için, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili makamları tarafından İsveç Hükûmeti resmen uyarıldığı hâlde, olay gerçekleştirilmiş… Hadiseyi deştikçe her adımda ayrı bir pislik ortaya çıkıyor!..
Şimdi aynı alçak adam, bu defa Kopenhag’da aşağılık eylemi yapmaya hazırlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti, Danimarka’nın Ankara’daki elçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak gerekli ikazı yaptı. Bakalım devamı nasıl gelecek? Paludan gibi soysuzların sayısı oldukça kabarık ve şimdilerde bunlar üçer beşer, hareketlenerek çirkin yüzlerini gösteriyor. Batı'daki yaygın İslâm düşmanlığına karşı, Müslümanların daha güçlü ve etkili bir tepki ortaya koyması beklenirdi. Fakat ne yazık ki, Türkiye dışında bu manada bir tavır göremiyoruz!..
Şu sıralarda, Batı medyası da Türkiye’yi ve idarecilerini planlı biçimde hedef alıyor. Washington Post gazetesinin ve İngiliz The Economist dergisinin, mayıs ayında yapılacak seçimlere dair neler saçmaladığını günlerdir haberlerden izliyorsunuz. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına karşı, aleni ve küstah bir saldırı söz konusu. Bu hayâsızca saldırılara, Alman Stern dergisi de katıldı. 14 Mayıs’a kadar kervana daha pek çok gazete, dergi ve televizyon kanalının katılacağından şüpheniz olmasın!..
Amerika ve Avrupa mevkutelerinde yazan kiralık kalemler, zaten aralıksız biçimde Türkiye’yi ve Türk Hükûmetini hedef alıyor. Karın ağrılarının sebebini aslında gayet iyi biliyoruz. Türkiye’nin güçlenmesinden ve müstakil politikalar izleyip oyun kurmasından, dengeleri değiştirmesinden son derece rahatsızlar.
Onlar ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar, Türkiye yoluna devam edecek elbette. Ama İslâm âleminin de artık üzerindeki ölü toprağını silkeleyip atması gerekiyor. Zira İslâm düşmanlarının meydanı boş görüp böyle saldırılara kolayca cüret etmemesi lazım. Batının ruh hastası kişilikler üzerinden sahnelediği oyunların perde arkası etkili biçimde faş edilirse ve bunun siyasi, diplomatik ve ekonomik yollardan icap ettirdiği karşılıklar verilirse, sokaklara salınan köpekleri bağlama mecburiyeti duyacaklar. Ancak bu karşılık verilmeyince, hâlihazırdaki küstahlıklarını sergilemekten kaçınmıyorlar. Dikkat ediniz Paludan isimli alçak, üç kuruşa satın alınabilen bir siyasi parti başkanı…
Yıllardan beri Hollanda’da İslâm dinine karşı militanlık yapan Geert Wilders de keza parti başkanıdır. Fransa’da camileri kapatmak için var gücüyle yüklenen Marine Le Pen, cumhurbaşkanlığı seçiminde, Macron’a karşı ikinci turda yüzde 41,5 oy alacak kadar geniş siyasi tabana sahiptir… Dememiz o ki, Avrupa’da İslamofobi, gelecekte siyasi iktidarları çok daha derin ve etkili biçimde tahakkümüne alacak ve ülke yönetimlerinde resmî politikalara esas teşkil edecek biçimde yayılıyor.
Irkçılık, yabancı ve İslâm düşmanlığı böyle devam edecek olursa; çok uzak olmayan bir gelecekte, Avrupa’da yaşayan Müslüman toplulukların durumu hiç de iç açıcı olmayacaktır. Asla hatırdan çıkarmamamız gereken husus, bugün bireysel gibi görünen veya öyle gösterilmeye çalışılan mahut saldırıların, çok derinden ve planlı-programlı şekilde yürütüldüğüdür. Dolayısıyla her şeyden evvel tehlikeyi doğru biçimde teşhis etmek gerekiyor. Ancak ondan sonra doğru ve etkili tedbirler alınabilir. Bu konuda gecikmeye tahammül yoktur. Çünkü günbegün düşmanlık şiddetlenmekte ve genişlemektedir.
Paludan ve diğer alçaklara verilen destek arttıkça, bunlara karşı meydan boş kaldıkça, durumun vahameti de büyüyor... Bu büyük fitneye daha çok küçük devletler ev sahipliği yapıyor görünüyor. Ama kazın ayağı öyle değil!