Referandum müessesesi ne güne duruyor?!

A -
A +

3 Kasım 2002 seçimlerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün tahminleri, hesapları ve manipülasyonları boşa çıkararak, Anayasayı tek başına değiştirebilecek bir milletvekili çoğunluğu ile iktidara geldi. Kimileri iktidar partisinin aldığı yüzde 34'lük oy yüzdesini; işlerine geldiği gibi yorumlayarak yüzde 25'e filan indirdi ve bunun üzerinden bir meşruiyet tartışması başlatmak istedi. Ancak bu oyun tutmadı. Kimileri de, parti yönetimindeki insanların politik geçmişi üzerinde spekülasyonlar yaparak onları köşeye sıkıştırmaya çalıştı. Ancak bunlar da muvaffak olamadılar. Ülkeyi çok zor şartlarda devralan AK Parti, özellikle Avrupa Birliği ile bütünleşme çerçevesinde beklenenin üzerinde hızlı ve köklü reformlara imza atarak 17 Aralık 2004 zirvesinde, AB'den müzakere tarihi almayı başardı. Aynı şekilde hükümet, Irak meselesinden dolayı ABD ile ilişkilerde baş gösteren krizi ve Kıbrıs konusunu, geçmişteki birçok iktidardan daha cesur ve kararlı şekilde yöneterek; "Devlet idaresinden habersiz, acemiler..." diye dudak bükenleri de mahcup edecek sonuçlar aldı. 28 Mart 2004 tarihindeki yerel seçimlerde, AK Parti bir buçuk yıllık iktidarının notunu pozitif olarak halktan aldı ve oylarını yüzde 44'lere yükseltti. Buna rağmen bazı kesimler, iktidara olan halk desteğini, çeşitli bahanelerle hep yetersiz göstermeye çalıştı. Yaklaşık iki buçuk yıldır hükümet eden AK parti, Meclis içinde güçlü bir muhalefet engeli ile karşılaşmadı. Ancak başta Cumhurbaşkanı, YÖK, Anayasa Mahkemesi, genel olarak "bürokrasi" denilen mekanizma, bazı sivil kuruluşlar ve medyanın bir kesimi tarafından sürekli olarak engellenmeye, tökezletilmeye ve hedeften saptırılmaya çalışıldı!.. Bazı önemli reformların hayata geçirilmesinde, kritik kararların alınmasında, aciliyet arz eden kanunların çıkarılmasında; yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlar, zaman zaman hükümete geri adım attırarak, yahut teşebbüsünü akamete uğratarak gerçekten kendi hesabına sonuçlar aldı. Buna karşılık, gerek programına yazdığı, gerekse halka söz verdiği çok çok önemli bazı meselelerde mesafe alamayan hükümet ve onun içinden çıktığı siyasi parti, kendi tabanında ciddi şekilde tenkitlere uğradı. Pazar günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, şu sıralarda da; çeşitli güç odakları ve özellikle bazı medya grupları tarafından, sanki iktidara yönelik kapsamlı bir yıpratma kampanyası başlatılmış durumda... "Bir kaşık suda fırtına koparmak" sözü var ya; işte öyle bir durum. Gerçekte söz konusu olmayan meseleler uydurularak (son bakan değişikliği olayında yapıldığı gibi), bunlar üzerine kurulan polemiklerle ortalık toza dumana katılıyor! TMSF ile problemleri olan grubun gazetesi, istifa edecek milletvekili sayısını altmışa tırmandırarak, önümüzdeki sonbaharda erken seçim havasını üfürmeye devam ediyor... Hükümet bu çeşit kampanyalara karşı, nasıl tedbir alır; o kendi bileceği iş. Ancak, ülkede demokrasinin yerleşmesi ve halkın büyük beklentiler içinde olduğu sosyal ve ekonomik konularda; gerekli reform ve icraatın bir an evvel gerçekleştirilmesi, son derece önemlidir. İktidar, önüne çıkarılan manialara ve estirilmek istenen menfi rüzgarlara aldırmayıp bunları hayata geçirebilirse, halktan alacağı destek öyle büyür ki, kimsenin diyeceği bir şeyi kalmaz. İşte bu noktada, referandum müessesesi büyük önem taşıyor... Önemli kararların alınmasında doğrudan halk desteği alınırsa, hele hele yüksek oranlarda tecelli edecek "evet" oyları, aynı zamanda iktidara olan güvenoyunu da perçinleyeceğinden; olur olmaz yerde meşruiyet tartışması çıkarmak isteyenlerin oyunu da boşa çıkar. Bir-iki mebusun istifasından bir siyasi bunalım devşirmek isteyenlerin manevraları daha baştan sonuçsuz kalmış olur! Mesela "2 B" diye bilinen, orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı... Mutlaka düzenlenmesi gereken bir konu; (Üstelik daha önceden bunun için Anayasada gerekli düzenleme de yapılmış...), mevcut şartlarda çok büyük bir ekonomik kaynak teşkil edecekken, sırf Cumhurbaşkanının veto engeline takıldığı için olumlu şekilde sonuçlandırılamadı. Üniversite reformu, kamu yönetimi reformu ve daha başka önemli konularda, pekala doğrudan halkın görüşlerine müracaat edilebilir. Milli iradenin tecelligâhı olan TBMM'nin iradesine, çeşitli prosedürleri kullanarak set çekenler; bakalım doğrudan milletin iradesi karşısında ne diyecekler!.. Referandum müessesesinin işletilmesiyle; siyaset sadece merkezde ve dar çerçevede icra edilmekten kurtulup yerel birimlere ve tabana yayılacaktır. Bu da şüphesiz, demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi açısından son derece yararlıdır. Böylelikle, her fırsatta milli iradeyi değil de, belli kesimlerin görüş ve menfaatlerini öne çıkarmak isteyen odak ve mihrakların planı bozulabilir. Aksi halde hem iktidarı çalıştırmamak için her yolu deneyen, hem de bu durumu yine kendileri istismar edip hükümeti gevşeklik ve beceriksizlikle itham etmeye yeltenenler, bu istismarlarından asla vazgeçmeyecektir. İktidar kanadı, onların sureti haktan görünerek bu istismarı yürütmelerine seyirci kalacak kadar saf ve kayıtsız olamaz herhalde... Evet... Mademki rejimin adı demokrasidir; o halde yersiz tıkanmaları, haksız engellemeleri, yine demokrasinin öngördüğü yollarla aşmak gerekir. Gelinen noktada AK Parti, referandum gibi son derece etkili demokratik açılımları gerçekleştirebilirse, hem kendi adına hem de ülke adına çok büyük başarılara imza atabilir. Ne dersiniz, İktidar partisi bunu yapabilir mi? Bekleyip göreceğiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.