Burası Türkiye, krizin harman olduğu yer... Başka memleketlerde hiç lafı bile edilmeyen konular, bizde buhran olur buhran. Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında; yarı vahşi hayat süren kabilelerde bile, rakamların tartışılmayacağı bilinir. Ama bizim ülkemizde; halihazırda seçilmiş olan 11'inci Cumhurbaşkanından sonra seçilecek olan yenisinin (11'inci mi, yoksa 12'nci mi) olacağına dair çok önemli ve bilimsel(!) yapılır. "Sözün bittiği yer" diye buna denir herhalde!.. "Hukuk Devleti" diye tanımlanan ülkelerde, hukuk kuralları geriye doğru yürütülmez, yürütülemez. Çünkü bu hukuk en temel kurallarından biridir. Ama bizim ülkemizde bu garabet, üstelik hukuk adına yapılır ve ne gariptir ki, hukukçular buna doğru dürüst ses çıkarmaz. Bundan dolayı da, birileri hukuk kurallarıyla rahatlıkla oynayabilir ve bu kuralları lastik gibi istediği yöne çekip, hedeflediği sonuca ulaşabilir! 11'inci Cumhurbaşkanının normal süresinde seçilmesini engellemek için böyle bir yöntem uygulandı. Mevcut Anayasaya göre; Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili prosedür çok açıktır. Bu seçim yetkisi ve görevi Millet Meclisi'nindir. Seçim işlemi de adı üstünde "Meclis Kararı" dır. Anayasa Mahkemesi'nin bu Meclis Kararlarını usul veya esas yönünden denetleme yetkisi yoktur ( Madde 148). Buna rağmen, "Eylemli iç tüzük oluşturma" iddiası Mahkemeye taşınan böyle bir iddia kabul edilip karara bağlandı. Olay hepinizin hafızasında tazeliğini koruduğu için teferruata girmeye gerek yok. Yapılan seçimler sonrasında, gecikmeli de olsa Sayın Gül Cumhurbaşkanı seçildi. Seçimin meşruiyeti konusunda kimsenin en ufak bir itirazı da yok. Ama şimdi referandum sonucu hayata geçmesi muhtemel Anayasa değişikliği, geçmişe yürütülerek 11'inci Cumhurbaşkanının tekrar seçilmesi gerektiğini iddia edenler var. Pes artık!.. Abdullah Gül, yürürlükteki Anayasa hükmüne göre yedi yıllık bir süre (Madde 102) için seçilmiş. Ama bazı çok akıllılar, referandumda halk oyu ile değişecek Anayasa maddesinin getireceği düzenlemenin geçmişe yürütülebileceğini öne sürüyor. Bunların aklına göre, referandumla kabul edilen hüküm; Millet Meclisi'nin değiştirdiği diğer hükümlerden sanki daha üstünmüş gibi bir sonuç doğuruyor... Bu sakat mantığa göre, Anayasa'nın şimdiye kadar referanduma sunulmadan değiştirilen yetmiş küsur maddesi, yani üçte biri; referandum sonucu kabul edilen 82 Anayasasının diğer hükümlerinden daha az etkilidir gibi absürd bir sonuca varıyor. Ama olsun, bu mantıksızlığı savunanlara göre normal bir sonuç!.. Maksat ortalığı karıştırıp, buradan bir siyasi avantaj sağlamak. Ama hukuku esneterek, daha da ötesi temel hukuk kurallarını çiğneyerek böyle bir şeye kalkışmak ahlaki midir? Bunu sorgulayan pek kimse yok ne yazık ki. Şurası çok açık ve net: referandum sonucunda kabul edildiği takdirde, yeni anayasa değişikliği ancak geleceğe yönelik hüküm ifade eder. Bu durumda, "11'inci Cumhurbaşkanı" ifadesiyle düzenlenen geçici 18. ve 19. maddelerin konusu, hali hazırda artık mevcut olmadığı için; (Çünkü 11'inci Cumhurbaşkanı zaten seçilmiştir.) bu maddeler kendiliğinden hükümsüz kalır. Bunun dışında herhangi bir hukuki sonuç doğmaz. Burası kesin. Yüksek Seçim Kurulu da, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenip yenilenmeyeceği konusunda herhangi bir karar veremez. YSK'nın referandumla ilgili görevi; Anayasa'nın 79'uncu maddesinin son fıkrasında açıkça belirtildiği üzere; "Anayasa değişikliğine ilişkin kanunların halk oyuna sunulması işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde uygulanan hükümlere göre olur." Hükmü ile sınırlı. Bu hükmü, aynı maddenin 1 ve 2'nci fıkrasında derpiş edilen genel yönetim ve denetim fonksiyonu çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Yani seçimlerin düzen içinde yürümesi ve dürüstçe yapılması ile ilgili konular (şikayet ve itirazlar vs...). İkinci husus da şudur: Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarına karşı herhangi bir mercie başvurulamaz. (Madde 79/2). Yani bu konuda, Anayasa Mahkemesine dava açılamaz. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin bu referandum sürecine müdahale etme yetkisi de yoktur. Nitekim daha önce, referandumun iptali için yapılan başvuru reddedilmiştir. Şu halde koparılan gürültü esasen beyhudedir. Hukuken bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ama siyaseten yeni bir kaosa dönüşme ihtimali ne yazık ki, çok yüksektir. Bu sebeple, son lüzumsuz krizin daha da büyümemesi için, geçici 18 ve 19. maddelerin referandum paketinden çıkarılması, ülkenin hayrına olacaktır. Gümrüklerde şimdiye kadar kullanılan birkaç yüz oy için, şimdiden kafa karıştırmanın da anlamı yoktur. Zira bu oyların genel sonuca etki edip etmeyeceği belli değildir.