Klasik Komiser Kolombo (yıllar önce televizyonda oynayan diziyi hatırladınız değil mi?) yaklaşımı ile, yukarıdaki soruyu şöyle sormak daha doğru olurdu: "Bu cinayetten kim faydalanmış olabilir, veya faydalanabilir?" Lübnan eski başbakanı Refik Hariri'nin ve beraberinde ikisi eski bakan olmak üzere, bir düzine adamın korkunç şekilde öldürülmesinin hemen akabinde, belli çevreler Suriye'yi hedef tahtasına yerleştirdiler... ABD, çeşitli kademelerde bu ülkeye yönelik sert açıklamalar yaptıktan sonra, Şam Büyükelçisini geri çağırdı. Hariri suikastıyla ilgili yoğun spekülasyonlar devam ediyor. BM Genel Sekreteri de, olayı sert bir biçimde kınadı. Hariri'nin cenazesi dün çok kalabalık bir kitle tarafından defnedildi. 1970 ve 80'li yılları iç savaşla geçiren Lübnan yeniden dehşet içinde. Herkesin endişesi bir noktada birleşiyor; acaba ülkede yeni bir iç çatışma başlar mı?!. Hariri cinayeti konusunda, başta ABD, İsrail ve Fransa olmak üzere bazı ülkelerin parmakları Suriye'ye uzanmışken şu soruyu sormak kimi noktaların analizi için yardımcı olabilir: Bu cinayet, Lübnanla birlikte en fazla hangi ülkeyi sıkıntıya sokar? "Suriye" dediğinizi duyar gibiyim... O halde Suriye, niçin en fazla kendisini sıkıntıya sokacak bir olayın faili olsun? İşte bu noktada hemen yukarıdaki soruya dönüş yapmak gerekiyor; Bu cinayetten en çok hangi ülke veya ülkeler yararlanabilir? Şu anda uluslararası arenada yargısız infaza tabi tutulan ülke Suriye. Ve ne yazık ki, Suriye kendisini yeterince müdafaa edecek mekanizmalardan yoksun! Çok değil, iki sene önce Saddam yönetimindeki Irak'ın olmayan kitle imha silahları ve hiçbir zaman kurulmayan El Kaide bağları, yani terör örgütleriyle mevcut olmayan ilişkisi gerekçe gösterilerek; işgal edildiğini ve şimdilerde Süper Güç'ün ve onun stratejik ortağının menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını gözönünde bulundurarak Suriye ve Lübnan konusuna yakından bakalım: Fransa, 1917 yılındaki Sykes-Pico anlaşmasıyla üzerinde hakimiyet kurduğu Suriye ve Lübnan konusunda, Irak'ta olduğu gibi devre dışı kalmamak için; ABD ile BM Güvenlik Konseyinde iş birliği yaptı. Ve Suriye'nin halen Lübnan'da bulunan askeri varlığını geri çekmesi için karar çıkarttı. Bilindiği gibi Suriye Lübnan'daki iç savaş sırasında, diğer Arap ülkelerinin de onayını alarak buraya müdahale gücü göndermişti. Beşar Esat, babasının yerine geçince o askeri gücün bir kısmını kendiliğinden geri çekti. Ancak halen 14 bin kadar Suriye askeri Lübnan'dadır. Ve İsrail 22 yıl sürdürdüğü Lübnan işgalini, biraz da Suriye'nin desteklediği Lübnan'daki çeşitli güçlerin saldırıları sebebiyle sona erdirmişti. (Ancak halen Lübnan'ın Şiba çiftlikleri denilen kısmını işgal altında tutmaya devam ediyor...) Şimdilerde, BM kararına rağmen, askerlerini geri çekmediği için Suriye'ye yaptırımlar uygulanması için tekrar faaliyetler hızlanmış bulunuyor. Kaldı ki, öteden beri Bush Yönetimi Suriye'yi teröre destek vermekle suçlamakta ve diplomatik ve askeri baskıyı arttırmaktadır. İşte tam böyle bir zamanda, Lübnan'ın en zengin iş adamı ve dünyanın da sayılı zenginlerinden olan, ılımlı siyasetçi, Lübnan'da ve genel olarak Arap ülkeleri çerçevesinde denge adamı olarak bilinen Refik Hariri, dehşet verici şekilde öldürüldü. Ve hemen Suriye üzerindeki baskılar inanılmaz biçimde arttı. Peki Suriye kendisini böyle cendereye sokacak bir olayı gerçekleştirecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş olabilir mi? Lübnan'da durum son derece gergin. Tarflar birbirini suçluyor. Suriye müthiş baskı altında. Peki bu durum hangi ülkelerin en çok işine geliyor? Efendim?! Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra sık sık bir hususa dikkat çekmeye çalışıyoruz; Eğer dünyada olup biten hadiseleri, gereken dikkati sarfetmeden; genel geçer alışkanlıklarla ve de dünyayı belli kulvarlara yönlendirmeye çalışan hakim güçlerin propaganda makinelerinin etkisinde seyretmeyi sürdürürseniz, gelişmeleri gerçek anlamıyla ve doğru şekilde okuyamazsınız. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi, hiçbir zaman mevcut olmayan ama, belli bir süre ve belli bir amaç için tepe tepe kullanılan kitle imha silahları hikayesi, zihinlerin iğfal edilmesinde nasıl kullanılmış ise, bugün yarın da, Suriye'nin terör destekçisi olduğu veya İran'ın nükleer silah geliştirdiği iddiaları yeni amaçlar doğrultusunda kullanılır. Bütün mesele bunları ne kadar yutup yutmadığınız... Şimdi tekrar soralım; Hariri'yi kim ve niçin öldürdü?!