Hukuki ve idari meseleleri, salt siyasi çerçevede ele alırsanız, çaresiz siyaseti de belli ideolojilerin esaretine terk etmek zorunda kalırsınız. Oradan da mutlaka absürt bir netice çıkar... Çünkü bu şekilde, rasyonel ve bilimsel yaklaşım yerine, malum dürtüler devreye girer. Ondan sonra da yok semboldü, yok rejimdi vs. gürültüsü içinde, konu bambaşka zeminlere taşınır, tartışmalar alakasız biçimde sürer gider. Danıştay'ın hukuki gerçekliği irdeleme yerine, "rejimi koruma ve kollama" vazifesini öncelemesi, yıllar yılı bu memlekette tartışmalara, krizlere, siyasi ve idari kilitlenmelere neden oldu!.. Bilenler bilir, başörtüsü problemi ile ilgili, ilk fitili 1980'lerde tutuşturan Danıştay'dır. Anayasa Mahkemesi, daha sonra devreye girmiştir. Sanılanın aksine, bu sahada Danıştay, diğerinden çok daha aktif ve 'agresif' olmuştur. Mesela hükümetin özelleştirme tasarruflarında, yerindelik incelemesinde bulunarak; "Burada kamu yararı yoktur..." gibi, sivri iktisadi analizler de yapabilmiştir. Çelişkiye düşmek pahasına da olsa, rejimi koruma güdüsüyle; mesela YÖK yönetiminin yapısına göre, bu kurumun yetki ve görev alanı, pekâlâ Danıştay'ın nazarında rahatlıkla değişebilmiştir... Daha açık ifade edersek, YÖK, Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç zamanında rahatlıkla karar aldığı konularda (mesela katsayı); Yusuf Ziya Özcan döneminde çok katı biçimde, Danıştay'ın engeline takılmıştır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Son olarak Türk Eğitim-Sen'in başvurusu üzerine, Danıştay; Milli Eğtim Bakanlığının 19 Mayıs törenlerinin icra şekline dair genelgesini, durdurmuş bulunuyor... Gerekçesi de her zamanki gibi bildik üslupta: "... Genelge, yönetmelik ve yönergeye aykırı saptamalar içerdiği gibi bir düzenleyici işlemde olması gereken 'açık ve belirgin olma' niteliğini de taşımamaktadır..." deniliyor. Genelgedeki açık ifadelere rağmen, kutlama törenlerine öğrencilerin katılıp katılmayacağının belirsiz olduğu iddia ediliyor. Peki öğrenciler katılmadan, hangi gençlikle bu törenler yapılacak? Maksat muhabbet olsun... Gençliği kullanarak, askerî disiplinli törenleri icra etmek, artık yalnızca üçüncü dünya ülkelerinin rağbet ettiği bir durumdur. Bu kabil törenleri en fazla yapan ülke de, günümüzde halkının önemli bir kısmı açlık çeken Kuzey Kore'dir. İkide bir geniş halk kitlelerinin ve tabii bütünüyle askeriyenin katıldığı devasa törenler yapar. Bu törenler için harcanan zaman ve para, halkın gıda ihtiyacına sarf edilse, çok insanın karnı daha iyi doyar! Dememiz o ki, bu gibi törenlerde işi abartmamak gerek. Milli Eğitim Bakanlığı, 19 Mayıs törenlerine hazırlık döneminde, öğrencilerin ders çalışma-sınavlara hazırlanma bakımından, büyük zaman kaybına uğradığı ve mevsimin hava şartları nedeniyle çok fazla sağlık problemi ile karşı karşıya kaldığını dikkate alarak, bahse konu genelgeyi yayınlamıştı. MHP Lideri Sayın Bahçeli ise, çok şaşırtıcı biçimde; "19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos gibi kutlamaları ve törenleri kaşımanın rejim meselesine yol açacağını" söylüyor! Doğrusu buna hayret etmemek mümkün değil. Şayet rejimin temeli 19 Mayıs törenleri ise, her şeyi çok ciddi biçimde yeniden düşünmek zorundayız!..