Rektör(ler) sıkıntısı!..

A -
A +

Üniversite rektörleri, söylem ve eylemleriyle ülkenin gündemini en fazla meşgul eden kişilerin başında geliyor. Bazen tek kişi olarak, bazen topluca, sansasyonel haberlerin öznesi oluyorlar... Şu sıralarda yine münferit gibi görünse de, sistemin bütünüyle ilişkili bir sıkıntı yaşanıyor. YÖK Genel Kurulu; hakkında yolsuzluk, usulsüzlük, mahkeme kararlarına uymama ve intihal (Bilimsel hırsızlık) suçlamaları bulunan İ.Ü. Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun görevden alınması için oy çokluğu ile karar aldı. Şimdi ilgili ve ilgisiz herkes, Cumhurbaşkanının nasıl bir karar vereceğini merak ediyor. Öyle ya, hukukçu kimliği ile, yolsuzluk ve usulsüzlük konularında özel bir hassasiyete sahip olduğu bilinen Sayın Sezer nasıl hareket edecek? YÖK'ün talebine uyacak mı, yoksa laiklik ve Kemalizm söylemlerinden dolayı Alemdaroğlu'nun koltuğunda kalmasını mı tercih edecek? Önemli olan, Sayın Sezer'in hiç kimseden etkilenmeden önündeki dosyaya göre en doğru kararı vermesidir. Ancak, Sezer'i etkilemek için de değişik yöntemlere başvurulmuyor değil... Mesela bizzat Alemdaroğlu, kendisi hakkında olumsuz karar alınmasının nasıl sonuçlar doğuracağını şöyle ifade ediyor: "Bu olay YÖK'ü de, üniversiteler sistemini de bitirir. Bu iş hükümete büyük destek olur..." Haydaa!.. Nereden nereye. Alemdaroğlu'nu desteklemek için toplanan bir grup öğrenci de; YÖK'ün aldığı kararın Cumhuriyete ve bağımsızlığa saldırı olduğunu iddia etmiş. Buyrunuz bakalım, çıkın işin içinden. Şimdi Alemdaroğlu mu, yoksa Teziç mi daha Cumhuriyetçi ve laik? Hangisi daha ulusalcı ve bağımsızlıktan yana? Konuları asıl ekseninden saptırmak işte böyle oluyor. Daha düne kadar, YÖK'le omuz omuza bu hükümete karşı "siyasi mücadele" veren Sayın Rektör, şimdi YÖK'ü saf değiştirmekle suçluyor. Mesele koltuk olunca, ülkesel boyutlu konular bir anda unutuluveriyor. İlginç bir durum gerçekten! En az Alemdaroğlu kadar bağımsızlıkçı, Kemalist ve de laik çıkışlar yapan bir başka rektör de Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu... Bu rektörümüzün öyle söylemleri var ki, AB'ye üyeliği bile sömürgeleşmek olarak değerlendiriyor. Bu söylemlerinden dolayı da kamuoyunun her kesiminden sert tepkiler almıştı, geçtiğimiz aylarda. Son olarak da, geçen hafta üniversitede çalışan bir bayan personelin kendisini pencereden atmasıyla gündeme gelmişti Hilmioğlu. Yaralı olarak kurtulan bayan sekreterin rektöre ve üniversite genel sekreterine yönelttiği suçlamalar çok ağır. Ancak bu suçlamalar iddia mesabesinde olduğu için, son kararı hukuk mercileri verecek. Eğer iddiaların doğruluğu ispatlanırsa Hilmioğlu da Alemdaroğlu gibi sıkıntıya düşebilir. İşin ilginç yönü, her iki rektörün ihtisas alanları Tıp olduğu halde, doktorluktan ziyade siyasi söylem ve eylemleri ile gündeme geliyorlar. Adeta siyaset bilimcilerden daha çok siyaset yapıyor ve konuşuyorlar. Bu da onları epeyce zora sokuyor... Hilmioğlu'nun icraatı hakkında pek çok spekülasyonlar dolaşıyor. Hatta bu konuları derleyen imzasız bir kitapçık da belli adreslere epey zaman önce postalanmış. Bunlar da iddia tabii. Ancak iddiaların ötesine geçen olaylar da az değil. Mesela, kişisel düşüncelerinden dolayı, yahut eşinin örtülü olması gerekçesiyle, yıllardır doçentlik ve profesörlük kadrosu verilmeyen personel sayısı hayli kabarık. Sayılarının 40-50 civarında olduğu belirtiliyor. Yine iddialara göre Rektör Hilmioğlu; personel atamaları ve kadro çalışmalarında belli bir ideoloji ve mezhep mensuplarını kayırıyor, diğerlerini de dışlıyor. Bu tutum da Üniversitede büyük huzursuzluklara yol açıyor. İddialar gerçekten rahatsız edici. Bunların doğru olup olmadığının YÖK tarafından araştırılıp sonuçlandırılmasında, her şeyden evvel Üniversite ve Rektör için büyük yararlar var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.