Son birkaç gündür Türkiye, üniversite rektörlerinin çeşitli platformlardaki boy gösterileri ile meşgul... YÖK ve rektörler peş peşe toplantılar yapıyor; bildiriler yayınlıyor, "baskın" tarzında ziyaretler gerçekleştiriyor vs... YÖK ve rektörler, bütün bunları "Cumhuriyeti savunmakla eşdeğer" gördüğü; Van 100.Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın'a destek verme adına icra ediyor! Ama esasen giderek köşeye sıkışan ve artık ertelenemeyecek ve önlenemeyecek kadar zaruri hale gelen, üniversite reformu ihtiyacı karşısında; çıkış yolu bulma arayışındaki YÖK'ün, Yücel Aşkın olayını bahane ederek bir huruç harekatı denemesi olduğu açıktır!.. Bunun altını çizmek gerekiyor. Reform çalışmalarını engellemek, bu mümkün olmazsa geciktirmek için; ta başından beri hükümetle aleni bir didişme içinde olan YÖK ve Üniversitelerarası Kurul, besbelli bu son olayı bir şekilde sonuna kadar kullanmak istiyor. YÖK'ün ve rektörlerin hareket tarzının bilimsel ve hukuki boyutları hakkında söylenmesi gereken çok ama çok şey var. Fakat öncelikle dün, Rektör Yücel Aşkın olayı çerçevesinde; birtakım açıklamalar yapan Van Ziraat Fakültesi Dekanına bir hususu hatırlatmak isteriz; Sayın Dekan acaba artık ayağa düşmüş, böyle irtica yüklü, komplo teorili siyasi açıklamalar yapma yerine; kendi uzmanlık alanıyla ilgili mesela fasulyenin faydaları konusunda toplumu aydınlatsa daha yararlı olmaz mı?! Bu "Fasulyenin Faydaları" öyle matrak bir laf olsun diye seçilmiş bir deyim değil. Ciddiye almak gerekiyor. Şöyle ki; Türkiye'de onlarca Ziraat Fakültesi, ziraat mektepleri, zirai donatım kurumlarında vs. Prof.'lar, mühendisler, teknisyenler, uzmanlar ve benzeri unvanlar altında ziraat alanında istihdam edilen tam 200.000 (yazıyla iki yüz bin) görevli var. Domatesin tohumunu hâlâ daha tane tane sayarak ve tonla para ödeyerek İsrail'den alıyoruz. Acaba Van Ziraat Fakültesi bu sahada ne gibi bilimsel kazanımlar sağladı? Bu soruyu şunun için soruyoruz; Van'da tarım alanında 40 yıl önceki verimin altında mahsul alınıyor da ondan... Hayvancılık derseniz farklı bir durum yok. Bakınız Hollanda'da çiftçilikle uğraşan insan sayısı sadece 200 bin. Yani bizim uzman ve teknisyenlerimizin sayısı kadar. Tarım yapılan toprak genişliği de yalnızca Konya ilimiz kadar. Buna karşılık Hollanda'nın sadece çiçek ihracatı geliri 11 milyar dolar. Oysa Türkiye'nin bütün tarım ürünleri ihracatından sağladığı gelir sadece 1 milyar dolar!.. Evet fasulyenin faydalarını öğrensek iyi olacak galiba. Gelelim YÖK ve rektörlerin huruç harekatına... Hayır Türkiye'deki üniversitelerin bilimsel çalışma ve verimlilik durumunu söz konusu etmeyeceğiz. Üniversitelerimizin hali pür melali, zaten yeterince biliniyor. Diğer taraftan Anayasa Hukuku profesörü olan YÖK başkanına ve varsa diğer hukukçu profesörlere; kanun önünde herkesin eşitliği ve hiçbir kişiye, zümreye imtiyaz tanınamayacağını amir Anayasanın 10. maddesini ve "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz..." diyen 138 maddesini ve mahkemeleri etkilemeye yönelik eylemlerin suç teşkil ettiğini hüküm altına alan TCK. 288. maddesini hatırlatmaya gerek yok diyemeyiz. Çünkü görüldüğü gibi bu apaçık hükümleri unutan veya görmezlikten gelen Prof.'ların sayısı hayli kabarık!.. Böyle olunca da rektör ve profesör unvanlarına bakmadan hatırlatmak gerekiyor. Özellikle YÖK Başkanı Prof. Teziç'in Rektörler Bildirisini kendi yazdığı "Anayasa Hukuku" kitabı ile nasıl bağdaştırabildiğini irdelemek lazım. Zira Türkiye'de pek çok önemli olay, bazı sloganların gölgesinde bırakılarak doğru şekilde analiz edilmiyor. "Rektör Yücel Aşkın'ı savunmak Cumhuriyeti savunmakla eşdeğerdir..." lafı da bu kör yanlışlıklardan biridir. Rektör Cumhuriyetçi de, Cumhuriyet Savcısı ve Cumhuriyet Hakimi neci oluyor? Cumhuriyetçi olmak sadece "Kemalizm ticareti" yapmakla veya "salon sosyalisti" olmakla veya isminde cumhuriyet kelimesi olan bir partiye mensup olmakla mı mümkün? 70 milyonluk bu ülkede Cumhuriyeti sadece bir avuç kerameti kendinden menkul kişi mi koruyacak? Böyle saçma sapan bir yaklaşım olamaz! Kendi dünya görüşünü paylaşmayanları rejim düşmanı, Cumhuriyet düşmanı ilan etmek; kendi yetersizliklerini, suç teşkil eden eylemlerini perdelemek için hassas kavramları öne sürerek devletin kurumlarını karşı karşıya getirmeye yeltenmek kabul edilecek ve müsamaha gösterilecek bir olay değildir. Gürültüye pabuç bırakılmamalıdır! YÖK'ün ve rektörlerin tartışmalı eylemleri, ülkeye hiçbir yarar getirmediği gibi, en fazla üniversitelere zarar vermektedir!..