Meclis'in 'çiçeği burnunda' yeni başkanı Cemil Çiçek, bu sıfatla ilk kez çıktığı başkanlık kürsüsünden şöyle sesleniyor: "Milletimiz bizden kriz, boykot, karşılıklı restleşme değil, hizmet ve ülke meselelerine çözüm bekliyor..." Ama siyasi parti yetkilileri (başta liderler olmak üzere), şimdilik bu sözlere pek kulak verecek gibi görünmüyor. Mesela dün, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Anayasanın 84 ve Meclis İçtüzüğünün 138. maddesi hükümlerini hatırlatarak, buna göre bir ay içinde izinsiz ve mazeretsiz olarak ardı ardına beş tane birleşime katılmayan vekillerin vekilliğinin, Meclis'in salt çoğunluğu kararıyla (yani 276 oyla) düşürülebileceğini hatırlattı, bunun için de kritik tarihin, 15 Temmuz olduğunu ifade etti. Hemen akabinde de CHP cenahından buna karşılık verildi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, asla ve kat'a şantaja boyun eğmeyeceklerini söyledi. Yardımcısı Gürsel Tekin daha farklı tonda konuştu: "Bu tehditler bize vız gelir..." Öncesini de hatırlayalım: "AK Parti'ye diz çöktüreceğiz..." diye hayli üst perdeden konuşan CHP'li İsa Gök'ün kışkırtıcı sözlerine karşılık, Başbakan Erdoğan'ın "Göreceksiniz bunlar tükürdüklerini yalayacaklar..." ifadesi, tartışmaları iyice alevlendirmişti. Gerilimi düşürmeye dönük bazı münferit çıkışlara rağmen, hararetli atışmalar hız kesecek gibi görünmüyor. Ancak meseleye bir de şu pencereden bakalım: Gürsel Tekin, "Vız gelir..."; MHP'li Faruk Bal, "Abartılı bir yorum..." dese de, Mustafa Elitaş'ın dikkat çektiği husus, yani devamsızlıktan ötürü TBMM üyeliğinin düşürülmesi, teorik olarak pekâlâ mümkün. Yani CHP ve BDP'li vekiller, Anayasa ve iç tüzüğün açık hükümlerine öyle sonuna kadar (Kılıçdaroğlu, dört yıl da sürse tavrımız değişmeyecek demişti...) meydan okuyamazlar. Yani buna izin verilemez, vermezler. Bu bir. İkincisi de şu: Hatırlayınız 2002 seçimlerinde sadece iki parti Meclis'e girebilmişti. AK Parti % 34.5, CHP ise % 20 oranında oy almıştı. Toplam % 54.5. Başka bir ifade ile kullanılan oyların yüzde 45'i Meclis'e yansımamıştı. Bu defa oyların Meclis'e yansıması % 95 mertebesinde gerçekleşti ama, CHP ve BDP yan çizip Parlamento çalışmalarına katılmıyor. AK Parti ve MHP'nin oy oranı toplamı % 63. Milletvekili sayısı da toplam 380. Dolayısıyla hem TBMM'nin yasama ve denetim faaliyetleri, hem de özellikle yeni bir anayasa yapımı için yeterli temsil gücü var. Yani Başbakan Erdoğan'ın "MHP ile ortak akıl geliştirebilirsek yeni anayasa sözümüzü yerine getirebiliriz" beyanı, bazılarınca "bir satranç hamlesi" olarak değerlendirilse de, siyasi karşılığa maliktir. Nitekim MHP'li Şandır'ın dünkü açıklaması, bu noktada dikkat çekicidir. Doğrudur, yeni anayasanın daha geniş bir katılım ve daha yaygın mutabakatla yapılması idealdir. Ve öyle de olmalıdır... Ancak bu öyle karşılıklı restleşme ile olacak şey değil.