Dördüncü defa MHP Genel Başkanlığı'na seçilen Devlet Bahçeli'nin Kurultay'da yaptığı konuşma, medyanın çeşitli kesimlerinde hayli farklı tonlarda yorumlanıyor. Bu konuşmayı 2007'de yapılacak seçimler sonrasındaki muhtemel bir koalisyonun ilk işaretlerinden biri olarak algılayanlar var. Bahçeli'nin, Tayyip Erdoğan ve Mehmet Ağar'a şiddetle yüklenirken; Deniz Baykal için olumsuz herhangi bir ifadede bulunmamasını; özellikle sol yelpazedeki yazar ve yorumcular, gelecekteki bir CHP-MHP koalisyonunun ön hazırlığı şeklinde değerlendiriyorlar. Bu değerlendirmeleri geçmişte yaşanan bazı tecrübeleri de hatırlatarak güçlendirmeye çalışıyorlar. Mesela merhum Türkeş'in 1974 senesinde o zamanki CHP ile bir ortak hükümet kurmayı kabul ettiğini, ancak o dönemde CHP'nin başında bulunan Ecevit'in bunu kabul etmemesi üzerine ikili koalisyonun gerçekleşmediğini belirtiyorlar. Diğer taraftan, çeyrek yüzyıl sonra bu defa yine Ecevit'in başında bulunduğu DSP ile koalisyon kurulduğuna dikkat çekiyorlar... Bir tek konuşmadan yola çıkarak kesin hüküm vermek, hem zordur hem de her zaman doğru olmayabilir. Dolayısıyla Sayın Bahçeli'nin konuşmasını müstakbel koalisyonun ön kabul belgesi gibi sunmak, en azından fazla acelecilik olur!.. Her şeyden önce genel seçimlerden nasıl bir sonuç çıkacak? Sandıktan tek parti iktidarı çıkarsa, bu kabil tahminler temelli havada kalır!.. İkinci husus, sağ partiler arasında bir koalisyon imkânı ortaya çıkarsa; buna sırt çevirip sol bir partiyi veya partiler birliğini iktidara taşımak; milliyetçiliğin en ateşli savunucusu bir partiyi müşkül duruma sokmaz mı? Nitekim, 1999 seçimlerinde MHP'nin aldığı % 18'lik oyu (ikinci büyük parti idi), muhafaza edemeyip barajın altına düşmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak; MHP'nin üçlü koalisyon içindeki pasif ve etkisiz tutumundan kaynaklandığı düşünülmüyor mu? Ecevit'in "içine sindiremediği", Rahşan Hanım'ın çok ağır ifadelerle hedef aldığı MHP'nin, bu koalisyondan kârlı çıktığını kim söyleyebilir? Devlet Töresine uygun olarak, Ecevit'in yanında sigara bile içmeyen Devlet Bahçeli'ye, onun cenaze töreninde Rahşan Hanım hiç de kibar davranmadı... Bütün bunlar ortada dururken; CHP'nin on yıllar sonra, amblemindeki altı oktan birinin milliyetçilik olduğunu hatırlaması ve bazı konularda MHP'ye paralel söylemlerde bulunması her şeyin süt liman görülmesine yetebilir mi? Ancak özellikle soldaki yorumlara bakılınca, bu konuda şaşırtıcı iyimserlikler ve hatta acelecilik denilebilecek erken peşrevlerin atıldığını görüyoruz! Acaba Devlet Bahçeli'nin şimdiye kadar hemen hiç şahit olunmayan bir sertlikte Erdoğan ve Ağar'a yüklenmesinden; MHP'nin sağ partilerle köprüleri tamamen attığı şeklinde bir sonuç mu çıkarılıyor? Acaba Bahçeli ve MHP'nin gerçek niyeti bu mudur? Eğer niyet böyle ise, bu strateji MHP'ye ne kazandırır? MHP'nin mevcut tabanı ve oy vermesi beklenen diğer seçmenler böyle bir hareket tarzını onaylar mı?.. Görüldüğü gibi cevap bekleyen pek çok soru var. Bu arada hem sağda, hem solda yeni birlik ve ittifak arayışları da sürüyor. Bir kısmı ölü doğan projeler... Mesela Mesut Yılmaz'ın öncülük etmek istediği; bazı ünlü solcu isimlerin de içinde yer alacağı yeni bir oluşum!.. Hiç kimse şans tanımıyor. Aynı şekilde DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'in Ecevit hatırasını kullanarak sağlamaya çalıştığı soldaki birlik... Keza SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'ın daha şimdiden koalisyon protokolü ve başbakan adayının belirlenmesiyle seçimlere ittifak içinde girilmesini öneren görüşü. Hiçbirisi geleceğe dönük ümit verecek kadar parlak değil. Onun içindir ki, Deniz Baykal hepsini sessizce izlemekle yetiniyor...