Sandık mesajını anlayan var, anlamayan var...(3)

A -
A +

Dünkü yazımızda, seçim sandığından AK Parti için çıkan mesajları analiz etmeye çalıştık. Bugün de, CHP hesabına sandıktan çıkan mesajları ele alacağız. CHP, seçimlere ana muhalefet partisi konumunda girdi. Sandıktan yine aynı pozisyonda çıktı ama, az kalsın bu statüsünü dahi kaybediyordu!.. Seçimlerin temel esprisi, iktidara gelme yarışıdır. Bu yarışta alışılmış tablo ve beklenen sonuç; genel olarak iktidar partilerinin yıpranıp oy kaybetmesi, hatta çoğu kez iktidar mevkiini de terk etmek zorunda kalması; buna karşılık muhalefet partilerinin sandıktan çok daha güçlenerek çıkması, daha da öteye tek başına iktidara gelmesi veya en azından hükümete ortak olmasıdır. 22 Temmuz sonuçlarına baktığımızda, CHP tek başına iktidar veya iktidara ortak olma gibi bir konumdan çok uzakta. Seçimlere ikinci parti olarak, üstelik soldaki diğer irili-ufaklı partilerin direkt ve dolaylı desteğini de alarak girdi. Buna rağmen, 2002'de kazandığı 178 milletvekilliğine karşılık, bu defa ancak 112 milletvekilliği elde edebildi! Deniz Baykal, iki günlük derin bir sessizlikten sonra medya karşısına çıkıp; CHP'nin bu seçimlerde, oy oranını bir buçuk puan (2002'de % 19.4 oy almıştı, bu defa % 20.8 aldı.), başka bir ifade ile bir milyon iki yüz bin adet arttırdığını söyledi. Lakin bu beyana DSP'liler çok şiddetli tepki gösterdi. Çünkü onlara göre, CHP'nin aldığı oy oranında DSP'nin payı unutulmuştu. Bu gelişme herhalde, CHP listelerinden seçilen 13 tane DSP'linin ayrılmasını hızlandıracak. CHP'nin milletvekili sayısı da 100'ün altına düşecek... Bu tabloyu yorumlayan ve kendileri de CHP'li olup ona oy veren bazı kalemler; çok keskin bir üslupla, 22 Temmuz seçimlerinden en zararlı çıkan partinin CHP olduğunu söylüyor. Pek tabii, Sayın Baykal asla bu değerlendirmelere katılmıyor! CHP liderinin kendisine göre gerekçeleri var. 1980'de kapatılan ve 1992'de tekrar açılan CHP'nin yeniden inşa edildiğini ve o tarihten bu yana; partinin oy oranının % 4.70'lerden % 20 platosuna kendisi tarafından yükseltildiğini savunuyor... Muhalifleri de şiddetle onun başarısızlığını dillendirip, Baykal'ın genel başkanlıktan istifa etmesini bekliyor. Hatta Hikmet Çetin gibi bazı isimler, siyasetten dahi çekilmesi gerektiğini söylüyor! Deniz Baykal'a çok ağır hücumlar ve istifa baskıları var ama; medyaya verdiği beyanattan anladığımıza göre, kendisi hiç oralı olmayacak... Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950 senesinden bu tarafa, Türk halkı CHP'ye asla tek başına iktidar vizesi vermedi. Acaba neden? Nedenler gayet fazla ve izahı da çok geniş yer tutar. Fakat CHP'nin bugünkü yönetim yapısına bakıldığı vakit; partiye hakim olan siyasi anlayış ve zihniyetin, hâlâ daha tek parti dönemi; yani 1930'lar ve 40'lardaki ile aynı olduğunu görüyoruz. Yani halktan tamamen kopuk, elitist, devletçi, tutucu, otoritarizme meyyal; buna karşılık demokrasiye daha mesafeli, statükocu, değişime kapalı, özgürlüklerin gelişmesine soğuk bakan ve halka güvenmeyen bir siyasi yaklaşım... Bunu Onur Öymen'in seçim sonuçlarını değerlendirirken, yaptığı açıklamalardan bir kere daha net olarak görmedik mi? Hani o öteden beri dillendirilen; "Cahil halk kime oy vereceğini bilmez" mantığı, devam ediyordu. Ediyordu ama, malum mantığa göre artık durum açıklanamıyordu! Acaba "rasyonel" olan hangisi idi? Sandıktan çıkan neticeler mi, yoksa CHP'nin fikriyatı mı? Düşünebiliyor musunuz, sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir parti; işçi kesiminden, dar gelirli kitlelerden, geri kalmış yörelerden, varoşlardan vs. neredeyse hiç oy alamıyor. Peki bunda bir gariplik yok mu? Sayın Baykal ve ekibinin, korku ve endişe temeli üzerine oturttuğu; hayali tehlike ve tehditlerle beslediği, demokrasi dışı unsurları da devreye sokarak güçlendirmeye çalıştığı, sürekli uzlaşmadan dem vurulmasına rağmen, gerilim ve çatışmanın dayatıldığı politik tavrı; kesin olarak vatandaş tarafından kabul görmemiştir!.. Ne var ki, Baykal hâlâ daha, kendilerinin doğru yolda olduğunu inatla savunmaktadır. Eğer CHP Yönetimi; sandıktan çıkan mesajı, böyle okumaya devam ederse, zinhar iktidar yüzü göremez... DP'ye gelince... Stratejik hata daha baştan yapıldı. Toplum mühendisliği projelerinden kaynaklanan bir birleşme macerası fiyasko ile sonuçlandı. Bu fiyasko Anavatan'ın sadece parti tabelasını bıraktı. DYP'yi veya yeni ismiyle DP'yi de tam bir bozguna uğrattı!.. Oysa Ağar, çok çalışan liderlerden biri idi. Ama hakkını verelim; Mehmet Ağar, son derece onurlu bir davranış gösterdi. Lider olarak, bu hezimetin sorumluluğunu üstlendi ve gereğini de yerine getirdi. Sandıktan çıkan mesajı en hızlı ve en doğru okuyan Sayın Ağar'ın bu davranışı, başkalarına da örnek olmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.