Türk halkının 22 Temmuz günü, sandık başında verdiği mesajları tam ve doğru şekilde okumak gerekiyor... Her şeyden önce 22 Temmuz seçimleri, demokrasinin yeni ve kesin bir zaferidir. Türkiye, dünyanın meraklı ve belki bazılarının endişeli bakışları altında; büyük bir demokratik olgunlukla, şaibesiz ve tek tük münferit vak'alar dışında olaysız, kavgasız şekilde genel seçimleri tamamlamıştır. Mevsim şartlarına ve bazı çevrelerin aksi yöndeki ısrarlı mugalatalarına rağmen, seçimlere katılım da hayli yüksek (Yüzde seksen beş) olmuştur. Bu da ülkemizin, çok partili siyasi hayatındaki 15'inci genel seçimlere giderken; demokrasi yönünden ne kadar olgunlaştığını ve halkın yönetime katılma ve denetleme bilincinin ne kadar geliştiğini, net biçimde ortaya koymaktadır... Sandıktan çıkan en önemli mesajın; demokrasiyi sahiplenme olduğunu, bir kere daha vurgulamakta fayda var. Çünkü, ülkeyi erkene alınmış bir seçime sürükleyen gergin ortamı; demokrasiye ve halkın iradesine yapılan antidemokratik müdahaleler hazırlamıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda, milli iradenin tecelligahı olan Millet Meclisi'nin; anayasa ile kendisine tevdi edilmiş görevini yapması, bir geceyarısı elektronik muhtıra ve çok tartışmalı yargı kararı ile engellenmişti. Bunun devamında, sözüm ona sivil toplum örgütlerinin bir hareketi gibi sunulan; ama gerçekte hiç de sivil olmayan unsurların organize edip destek verdiği "Cumhuriyet mitingleri", siyasi arenadaki gerilimi iyice pompalamıştı. Açıkçası halk, bu provokasyonlara karşı çok öfkelenmişti. Antidemokratik atraksiyonlara karşı gerekli cevabı sandıkta vereceği belli idi. Onun içindir ki, bazı gazeteler; "Bu da halkın muhtırası..." ifadelerini manşetlere çıkardı. Keza, Milliyet'ten Hasan Cemal ve Referans'tan Cengiz Çandar gibi, geçmişte darbe ve muhtıralarla değişik ortamlarda haşir neşir olmuş olan yazarlar da; "Bu milletin muhtırasıdır", "Demokratik sivil muhtıradır" gibi tanımlamalar yaptı. Yabancı medyada (Özellikle İngiliz, İspanyol ve Amerikan basınında) bu konuda çok daha keskin ve biraz da demokrasi adına kışkırtıcı ifadeler yer aldı. Şimdi burada durup şu hususun altını çizmek gerekiyor: Demek ki, aylardan beri empoze edilmeye çalışılan tehdit algılamaları; yani cumhuriyet rejimi ve laikliğin tehlikede olduğu, iktidarın vatan toprağı da dahil ülkenin her şeyini yabancılara peşkeş çektiği, memlekette her şeyin kötü olduğu; işçinin, memurun, köylü ve çiftçinin perişan olduğu vs. vs. hiç de gerçeği yansıtmıyormuş... Eğer bunlar gerçek olsaydı, halkın sandıkta vereceği karar daha değişik olurdu. O "Milyonlar katıldı" diye, abartılan Cumhuriyet mitingleri; şayet gerçek anlamda bir halk hareketi olsaydı, sonuç böyle mi olurdu?! CHP'li Onur Öymen'in "Bu durumu mantıkla izah etmek mümkün değil..." ifadesi, aslında onların ülke gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunun çarpıcı bir "kanıt"ıdır!.. Sırça köşkte oturarak ve meselelere belli bir ideolojinin dar çerçevesinden bakarak; halkın durumunu anlamaya çalışmanın neticesi, ancak bu kadar olur. CHP ve diğer bazı siyasi partiler gibi, memleketteki gerçek tabloyu, olduğundan farklı şekilde yansıtmaya çalışan ve sürekli olarak bir CHP-MHP koalisyonunu empoze eden Türk medyasının bir bölümüne de seçim sandığından çok anlamlı bir cevap çıktı. Aslında bu, malum medyanın ilk vukuatı da değil tabii. Daha önceki seçimlerde de, hep sandıktan onların beklemediği veya istemediği neticeler çıktı... Bu sebepledir ki, hem 2002'de, hem de bu defa çok isabetli tahminler yapan, Konda araştırma şirketinin sahibi; CHP eski genel sekreteri Tarhan Erdem'e de çok tepki gösterildi. Ama seçim sonuçları, o tepki gösterenleri pek mahcup etti! Radikal'den İsmet Berkan, bir kısım medyanın seçim tahminleri hakkında düştüğü yanılgıyı şöyle değerlendiriyor: "Kendimize Türkiye'yi ne kadar tanıdığımız ve Türkiye'yi ne kadar bire bir yansıttığımız sorusunu cesurca sorabilmeliyiz. Kendi mahallemizden görülen Türkiye ile gerçek Türkiye arasında ciddi bir mesafe olduğu gerçeğini bu seçim bize öğretmiyorsa başka hiçbir şey öğretemez." Seçim öncesi esip gürleyen bazı kalemler, sandık neticesi karşısında şimdi oryantal bir karakterle durumu kurtarmaya, daha yalın bir ifade ile kıvırmaya başladı... Sandıktan çıkan pek çok mesaj var. Ancak hepsi bir yazıya sığmayacak. Özellikle partiler açısından değerlendirmelerimiz devam edecek. Bugün şunu belirterek noktayı koyalım: 22 Temmuz seçimleri, bütün antidemokratik niyet, teşebbüs ve temayüllere kırmızı kart göstermiştir. Nitekim İngiliz basını da bunu şöyle özetlemiş: "Halk ürkütücü endişeleri reddetti, orduya ültimatom yargıya güçlü mesaj verdi..."