"Şark Usulü" tartışmak...

A -
A +

Son günlerin flaş konusu malum; Malatya'daki Çocuk Esirgeme Kurumu Yurdunda, 0-6 yaş grubundaki çocuklara uygulanan şiddet ve bunun etrafında süren diğer gelişmeler. Bu önemli sosyal olay da, daha önceki benzer hadiseler gibi klasik Türk usulü, daha doğrusu şark usulü tartışılıyor!.. Yani meselenin köküne inip gerçek ve kalıcı bir çözüm bulmak yerine, hemen herkes kendi nokta-i nazarından bakarak; kendilerine göre bir sonuç elde etmek istiyor. Bu bazen karşı tarafı zor durumda bırakmak, bazen konuyu ilgisiz yönlere çekerek hedef şaşırtmak veya kafa karıştırmak; kimi zaman da doğan fırsattan bir siyasi rant elde etmek şeklinde değişik hedeflere dönük olabiliyor. Dikkat ederseniz son hadisenin yansımaları da bu çerçevede cereyan ediyor: Mesela, birileri aileden sorumlu Bakanın yurt dışı ziyaretini yarıda kesmemesini öne çıkarıyor. Sanki Türkiye'de o bakanlığın müsteşarı, genel müdürleri, daire başkanları yokmuş gibi. Sanki bu hadisenin meydana geldiği vilayetin valisi, cumhuriyet savcısı ve diğer yetkilileri yokmuş gibi, bütün olay sadece bakanın yurt dışından gelip bizzat müdahalesiyle çözülecekmiş havasını pompalıyor!.. İşte bu, tam da şark usulü yaklaşımdır. Daha iyi anlaşılabilmesi için bu şark usulünü biraz açmak gerekiyor; Şark usulünde bir işi hakkıyla yapmış olmaktan ziyade, yapmış gibi görünmekle iktifa edilir. Bunun için de dostlar alış-verişte görsün misali, belli zamanlarda medya desteği ile kamuoyuna bazı görüntüler verilir ve meselenin halledildiği sonucuna varılır!.. Bir örnekle konuyu az daha açalım; Mesela bizde lokantaların, pastanelerin, fırınların vs. temizliğe ve sağlık şartlarına riayet edip etmedikleri hususu; sadece bayramlardan önce veya ramazan ayı yaklaşırken, bir de eğer ihbar vaki olmuşsa gündeme gelir!.. En az yarım düzine kamera eşliğinde alay-ı vala ile, adı geçen mekanlar zabıtalarca denetlenir(!) ve maalesef her seferinde o bildik manzaralar tekrar tekrar gözümüze sokulur. O arada bir iki dükkan mühürlenir, bazılarına para cezası kesilir ve iş orada biter!.. Mühürlenen dükkan sonradan hangi şartlarda çalışmaya başlar, para cezaları insanların kurallara uygun olarak çalışması için yeterince etkili mi? Bu konular hemen hiç gündeme gelmez. Sadece belli zamanlarda, bazen sipariş üzerine bu görüntülü denetlemeler yapılır o kadar. Günümüzün baş konusu olan çocuk yetiştirme yurtları üzerindeki denetim ve düzenlemeler de; ancak şikayet-ihbar veya bir gazete yahut televizyon haberiyle olayın kamuoyuna mal edilmesi üzerine dikkatleri çekebiliyor. Malatya'daki iç karartıcı olay ne ilktir ne de son olacaktır yazık ki! Daha önce benzeri onlarca hadisede, çözüm olarak kusurlu görülen birkaç personelin ya görev yeri değiştirildi, ya da başka hafif cezalarla olayın üstü kapatıldı. Halbuki Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu ve diğer benzer müesseselerle ilgili düzenlemelerin, münferit ihbarlar, şikayetler veya sıkandalar sebebiyle değil; çok önemli bir sosyal hizmetin sunulduğu kurumlar olmaları hasebiyle, kendiliğinden ve daimi bir hassasiyetle, ciddi şekilde takip ve denetimlerle yürütülmeli idi... En önemlisi de bu kurumların beklenen hizmeti verebilmesi için gerekli imkanlara sahip olması ve ilgili mevzuatın da hizmetin niteliğine göre yeterli ve etkili şekilde geliştirilmesidir. Eğer ödenek yetersizliği, peronel yetersizliği vs. nedenlerle; faraza beş çocuğa bakması gereken bir görevliyi 20-25 çocuktan sorumlu tutarsanız, karşılaşacağınız netice Malatya'daki gibi olur. Hele bir de personelin seçiminde yeterince titizlik gösterilmemişse, bundan farklı bir durum beklemek çok iyimserlik olur! Hatırlayacaksınız, bundan iki-üç ay önce, bazı devlet hastanelerindeki cihaz eksikliği ve personel yetersizliği sebebiyle; vukua gelen bebek ölümlerinden dolayı da bunun gibi büyük gürültüler kopmuştu... Yani bizde ancak dingil kırılınca bazı şeyler gündeme geliyor. Normal zamanlarda yapılması gereken şeyleri unuttuğumuz, ertelediğimiz, ihmal ettiğimiz için sürekli olarak duvara tosluyoruz! Ondan sonra da Malatya'da olduğu gibi, tepkiler ölçüsüz oluyor. Sizce olay yerine giden bakana çatıdan kiremit fırlatan vatandaşlar ne kadar bilinçli olabilir? Ondan vazgeçtik, peki Meclis'te bu olayı tartışan sayın milletvekilleri ne kadar sağduyu ile hareket edebiliyor? Önemli olan siyasi rakibine gol atmak mıdır, yoksa kanayan bir sosyal yaraya, doğru tedavi yöntemini araştırmak mıdır?! Bir de öküzün altında buzağı arayanlar var... Bir meslektaşımız, Başbakanın yetiştirme yurtlarında kız ve erkek çocukların ayrılması gerektiği yolundaki beyanından hareketle; "Tayyip Erdoğan'ın kızdığı zaman kafasının bir köşesinde sakladığı eski düşüncelerini öne çıkardığı..." yolunda ibretlik yorumlar yapıyor. Alın işte size şark kafası!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.