Gün geçmiyor ki, gazetelerde, televizyonlarda ve internet sitelerinde; Türkiye’nin ürettiği yeni bir silah sistemi veya akıllı mühimmatla ilgili haberler (bazen de tefrika hâlinde) karşımıza çıkmasın… Hele hele İHA ve SİHA’ların (İnsansız ve silahlı hava araçları), özellikle Suriye ve Irak coğrafyasında yapılan operasyonlar ile Karabağ savaşı ve Libya’daki muharebelerde ortaya koyduğu üstün ve caydırıcı performans, bu silahlara dair ilgi ve alakayı çok arttırdı. Sadece Türk medyası değil, yabancı basın da artık Türkiye’de üretilen muharebe araçlarını, günbegün göz kamaştırıcı başarılarla üst konumlara yükseltilen savunma teknolojisini, haber ve yorumlara konu ediyor... Bütün bunların çok haklı sebep ve gerekçeleri var elbet. Her şeyden önce, Türkiye’nin kırk küsur yıldan beri bölücü teröre karşı verdiği mücadele ve bu alanda kaydettiği büyük gelişme ve kabiliyetler, dost-düşman herkesin dikkatini çekiyor. Diğer taraftan Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik konum, pek çok yönden avantaj ve dezavantajlar sağlıyor. Bu sebeple ülke olarak, çeşitli tehdit ve meydan okumalarla karşı karşıya geliyoruz. Zira bu coğrafyada Türkiye ile sınır komşusu olan ülkelerde, hâlen devam eden derin anlaşmazlık ve çatışmaların yanı sıra, yakın coğrafyamızda da bizi doğrudan ilgilendiren meseleler hayli fazla. Bu şartlar altında Türkiye’nin öncelikle kendi hak ve menfaatlerini korumasının yanında, dost ve müttefik ülkelerle dayanışma içinde, güç merkezi oluşturması kaçınılmaz bir gereklilik… Azerbaycan meselesi böyledir. Libya meselesi böyledir. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Arifiye’de bulunan BMC yerleşkesinde, yeni nesil Fırtına Obüslerinin envantere tesliminde konuşurken, tekraren Türkiye’nin savunma sanayiinde katettiği mesafeyi anlattı. 2002’de savunma sanayiinde millîlik oranı yüzde 20 iken, bugün yüzde 80’e gelmiş bulunuyor. Bu hakikaten göz yaşartıcı ve göğüs kabartıcı bir başarıdır… On yıllarca en sıkışık zaman ve ihtiyaç durumlarında, bize karşı konulan ambargo ve tahdit yüzünden, pek çok millî meselede atılması gereken adımlar hep gecikmeye ve akamete uğradı. Mesela Kıbrıs’a çıkarma yapabilmek için lazım olan gemilerin bulunmaması sebebiyle, harekât yıllarca tehir edilmek zorunda kalındı!.. Ama şimdi öyle mi? Kanada’nın Bayraktar İHA ve SİHA’larında kullanılan optik sistemlere ambargo koyması üzerine, derhal kendi millî imkânlarımızla ihtiyaç olan aparatları yapıp kullanıma sokabildik. Aynı şekilde Atak Helikopterlerimizin ihracatına, ABD’nin kullanılan motor sistemini bahane ederek engel çıkarmasına karşı, kısa zamanda millî çözüm geliştirilebildi. Daha da öteye, Türkiye son yıllarda yaptığı hamlelerle, motor alanında her türlü kara ve hava harp vasıtalarında kullanılacak motor ve transmisyon sistemlerini üretmeye başladı ve çok büyük bir başarı elde etti. Dünkü Konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanı bu hususa da dikkat çekti…
Bütün bu başarılar şüphesiz tesadüf değil. Öncelikle bu büyük hamlelerin yapılabilmesi için gerekli siyasi iradenin ortaya konulması gerekiyordu… Sayın Erdoğan, başbakanlığından itibaren bu sahaya çok hususi bir itina gösterdi ve devamında da başarı hikâyeleri birbirini izledi. “2002 yılında savunma sanayii sektöründe yalnızca 56 firma faaliyette iken, bugün bu sayı iki bini bulmuş durumda. O tarihte 62 olan proje sayısı bugün 750’yi aşmış durumda… 20 sene evvel toplam 5,5 milyar dolar bütçeli savunma sanayii projeleri, bugün 60 milyar doları geçmiş durumda. İhale safhasında olan projelerle birlikte bu rakam 75 milyar doları buluyor. En önemlisi o tarihte sadece 49 milyon dolar olan Savunma Sanayii AR-GE payı, bugün 1,5 milyar dolara ulaşmış bulunuyor. Bütün bunların sonucu olarak da, 2002’lerde 248 milyon dolar olan savunma sanayii alnındaki ihracat, 2022 itibarıyla 4,4 milyar dolara yükselerek rekor kırdı…”
Evet, rakamlarla yaptığımız bu özet bile tek başına, 20 senede nereden nereye gelindiğini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanı dün 2023 yılı için bu sahada yeni ve pek çok müjdelerin hayata geçeceğini dile getirdi. Denizcilik alanında Türkiye’ye sınıf atlatan ve ülkemizin ilk SİHA ve insansız uçak gemisi olan Anadolu Amfibi Hücum Gemisi hizmete alınacak. Onunla birlikte Türkiye’nin ikinci büyük savaş gemisi olan (194 metre uzunluğunda) TCG Derya, Denizde İkmal ve Muharebe Destek Gemisi (DİMDEG) olarak göreve başlayacak... Hürjet hangarından çıktı, 18 Mart’ta ilk uçuşunu yapacak. Kısa bir müddet önce de insansız uçağımız Kızılelma göklere yükselmişti. Şimdi yeni bir sürpriz geliyor. Millî Muharebe Uçağımızın (MMU) da bu yıl uçuşa başlaması bekleniyor. 2025 için planlanan uçuş programı iki yıl erkene çekilmiş oluyor… Bu ne güzel sürpriz!