Sayın Bakan o binalar biraz zor kalkar!..

A -
A +

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Samsun'da sel felaketine uğrayan vatandaşlardan üç ay doğalgaz ve su, iki ay da elektrik faturası tahsil edilmeyeceğini bildirerek, esnafa belli miktarlarda kredi sağlanabileceğini ve kredi borçlarının ertelenebileceğini söylemiş. Bu ve benzeri sözler, her afetten sonra devlet yetkililerinden duyulan, vatandaşın yarasına merhem cinsinden sözler. Ama telafisi imkânsız kayıplar için yapılacak bir şey yok tabii. Samsun'un Canik ilçesindeki sel baskınında, 12 vatandaşımız hayatını kaybetti. İlk bakışta denilebilir ki, bu bir afettir ve her memlekette benzeri yaşanabilir. Doğrudur, gelişmiş-gelişmemiş her ülkede çeşitli tabiat afetlerinde genellikle can kaybı oluyor. Nitekim Canik'ten iki gün sonra Rusya'nın Krymsk şehrindeki sel felaketlerinde, toplam olarak 170 kişi hayatını kaybetti... Ancak "AFETTİR NE YAPALIM..." türünden, bir bahane ile meydana gelen kayıpları sineye çekmek kolaycılık ve sorumsuzluk olur. İnsanoğlu elinden gelen bütün tedbirleri aldıktan sonra, doğacak sonuçlara katlanmak durumundadır. Bu kaderin icabıdır. Ama kişinin devesini sağlam kazığa bağladıktan sonra tevekkül etmesi makbuldür!.. Dere yatağına bina yapmak veya çeşitli şekillerde derenin yatağını kapatmak başka şey, afetin yıkıcı olması karşısında çaresiz kalmak çok daha başka şey. İkisini birbirine karıştırmamak lazım... İstanbul'un Eyüp ilçesinde Alibeyköy deresi var. Bu dere yatağına yapılan evleri her seferinde sel basar, insanlar perişan olurdu. O binalar (çoğu ruhsatsız ve kaçaktı...) yıkılana kadar, sel baskınına çare bulunamadı. Benzer bir durum, Kâğıthane'deki Cendere Deresi için söz konusuydu. Benzer felaketlerin en büyüğü, İkitelli ve Yenibosna'dan geçen Ayamama Deresinde yaşandı. Bölgedeki bir gölet de patlayınca, meydana gelen korkunç selde 29 kişi hayatını kaybetmişti... Daha sonra denildi ki, o dere yatağındaki binalar yıkılacak... Nerdeee... O dere yatağında yeni binalar yapıldı, hâlâ daha yenileri yükseliyor! Başbakan Erdoğan; sık sık "Çarpık yapılaşmaya göz yummayın. Acırsanız, acınacak hâle geliriz..." filan diyor, ama doğrusu çok fazla şey değişmiyor. Bunun göstergesi Ayamama Deresidir. Bakan Kılıç demiş ki: "Yılanlı Dere yatağına inşa edilen konutlar derhal kaldırılmalıdır. Acilen yıkılması gereken binaların tamamı ortadan kaldırılacak..." Sayın Bakan, Yılanlı Dereyi bilmem ama, ülke sathında dere yataklarında inşa edilmiş o kadar çok bina var ki... Bunların kaldırılması öyle pek mümkün değil. Siyasi irade ve kararlılık tam olsa bile, hiç kolay değil, en azından çok zamana ihtiyaç var. Şimdi deniliyor ki, depreme dayanıklı olmayan, imar kurallarına uymayan, şehircilik açısından uygunsuz ve kalitesiz toplam iki milyon bina yıkılacak. Sayın Başbakan gerçekten çok kararlı görünüyor. "İktidarı kaybetmemize mal olsa bile yıkacağız..." Hakkını teslim edelim, bu tavır ümit verici. Ancak bir taraftan çarpık yapılar yıkılırken, diğer taraftan benzerlerinin yapılmasına (hem de ruhsatlı olarak!) izin verilmemelidir. Sırf rantı yüksek diye, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde, altyapının asla kaldıramayacağı yoğun yapılaşmanın izahını kim, nasıl yapabilir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.