Sayın rektörler!..

A -
A +

Sayın rektörler ve rektörlük görevi bulunmayan bazı sayın profesör doktorlar... Aslında bu kadar detaya girmeyip, size topluca 'sayın hocalar' da diyebilirdim. Hatta demek isterdim. Lakin, yine bazılarınızın buluttan nem kapıp, bu "hoca" kavramının camideki "hoca"yı çağrıştırdığı gibi, uçuk kaçık felsefi yorumlara dalmasına meydan vermek istemedim! Her neyse... Rektörlük, özünde idari bir görev olduğuna ve de sizler için geçici bir makam olduğuna göre; esas ve kalıcı akademik unvanlarınızla sizlere hitap etmek, konumuz açısından daha yerinde olur. Sayın profesörler! Bizim inancımızda, örfümüzde, talim ve terbiye anlayışımızda; "ilim rütbesi" rütbelerin en yükseğidir. Dolayısıyla bizim ilim insanlarına (Hadi günümüzde daha çok kullanılan ifadesiyle söyleyelim); bilim insanlarına, bakış açımız budur. Yani onları, en yüksek rütbeye sahip kimseler olarak görürüz ve hep öyle görmek isteriz... Bu noktada, dün bazı gazetelerde; "REKTÖRLER MÜSAMERESİ..." gibi haberleri okuyunca, gerçekten üzüntü duydum. Ama doğrusunu isterseniz, 'müsamere' olarak nitelendirilen o malum toplantıdaki haliniz, beni daha da üzdü!.. Koskoca rektörlerin, profesörlerin; akademik yapının en üst seviyedeki kurumsal temsilcisi, yani YÖK Başkanı konuşurken; ıslık çalmaları, slogan atmaları vs. çok tuhaf bir durumdu. Sizlere hiç ama hiç yakışacak bir durum değildi. Görüşlerinizi, hatta tepkilerinizi elbette, her zaman ve zeminde uygun biçimde ortaya koymanız doğaldır. Hatta bu, sizin pek de itibar etmediğiniz demokrasi anlayışı çerçevesinde, mutlaka gereklidir de... Fakat bu tarzda, bu üslupla, bu yaklaşımla siz, düşünce açıklaması filan değil; onun ötesinde tehdit etmeye, kavga etmeye yelteniyorsunuz. Bu durum, ne sizin yaşınıza-başınıza; ne de ilim rütbenize ve sorumluluğunu taşıdığınız makamların mehabetine yaraşır!.. Eğer yaraşır diyorsanız, tabii ki siz bilirsiniz. Ama ben halkın içinden biri olarak, vatandaşların sizler hakkındaki kanaatini yansıtıyorum. Sayın profesörler! Ne yazık ki, "Baş örtüsü problemi yok..." türünden ciddi yalanlar söylüyorsunuz. "Baş örtüsü serbest kalırsa, toplumda barış ortamı bozulur..." diye, birilerini korkutmaya çalışıyorsunuz. Peki size soruyorum; binlerce, on binlerce öğrenci, baş örtüsü yasağından dolayı, üniversite kapılarında ağlaşırken, eğitim haklarından mahrum bırakılırken; sizce, toplumda barış ortamı var mı? Sizin adalet teraziniz böyle mi tartıyor? Bu ne biçim anlayıştır?! Toplumun büyük bir kesimini dışlayarak, baskı altında tutarak; yasaklarla (üstelik kanuni olmayan yasaklarla...) temel haklarından yoksun bırakarak, barışı sağladığını iddia etmek; otoriter ve baskıcı, yani faşist yaklaşımdan başka bir şey değildir. İçinizde sosyal bilimci olanların bunu iyi bilmesi gerekir. Sosyal bilimci olmayanlarınız da, herhangi bir sözlüğe bakıp "FAŞİZM" kavramının ne anlama geldiğini, hiç olmazsa kaba hatlarıyla okusa iyi olacak! Çünkü öyle saçma şeyler söylüyorlar ki, hakikaten çok gülünç duruma düşüyorlar!.. Sayın profesörler! İçinizden bazılarını yakından tanıyorum. Ama son günlerdeki hallerine bakınca; (Acaba tanıdığım sayın profesör gerçekten bu kişi mi?) diye kendime sormadan edemiyorum. Ne demek, "Kılık kıyafetlerinden ötürü, başörtülü öğrencilerin hak ettiği notu vermemek"?! Böyle bir tutum hangi akıl, insaf ve iz'ana sığar? ÜAK Başkanı diyor ki: "Biz akademinin çok önemli meselesini konuşuyoruz..." Lütfen bu kadar komik olmayınız Sayın Profesör! Dünyanın neresinde, öğrencilerin kılık kıyafeti "Akademi Meselesi" olarak algılanıyor, söyler misiniz? Sayın profesörler! Bazılarınızın kulağı galiba ne dediğini duymuyor. Rektör de olsanız, profesör de olsanız; sizin anayasa ve kanunlara karşı sorumluluklardan muafiyetiniz yok. Öyle "üniversiteleri çalıştırmayız", "derslere girmeyiz..." gibi yasa dışı yollara sapmaya kalkmayınız. Devlet memuru olduğunuzu asla ve asla unutmayınız. Bir diğer husus da şudur: Toplumun yüzde yetmişten fazlası, baş örtüsü üzerindeki haksız yasağın artık kalkmasını istiyor. Eğer siz yasağı savunmayı sürdürürseniz; karşı taraf da, kendi hakkını elde etmek için benzer şekilde mücadeleyi sonuna kadar götürecektir. Şu halde, bile bile üniversiteleri ve toplumu germeyiniz!.. Bakınız sayın rektörler, 27 tane mevkidaşınız bu tartışmalı toplantıya iştirak etmedi... Üstelik 198 kişilik ÜAK'yı, 120 kişi ile zor topladınız! Fakat beri tarafta; yüzlerce akademisyen, üniversitelerde özgürlük ortamının oluşması için bildiri yayınladı. Yani, bu haksız tavırda, azınlıktasınız ve bu gidişle daha da azınlığa düşeceksiniz!.. Yanlışta ısrar etmek, akılla ve bilimsellikle bağdaşır mı?! "Akademi" buna ne der acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.