Sizler bu satırları okurken; seçim sandıklarının kurulmasına 72 saatten daha az bir zaman kalmış olacak. Şimdiye dek, o kadar çok ve çeşitli tahminler yayınlandı ki; pek çok vatandaşın bundan ötürü kafası karıştı. Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anket çalışmalarında, genellikle tek parti iktidarının çıkacağına dair sonuçlar çıkıyor. Ancak medyanın bir bölümünde de; zoraki bir koalisyon empoze edilmeye çalışılıyor... Hatta bazı anlı şanlı kalemler; melon şapkalarından ille de bir koalisyon tavşanı çıkarmak için, kendilerini çok zorluyorlar. Keza uzmanlık alanı sosyoloji ve siyaset bilimi olan; yani toplumun eğilimlerini daha iyi okuması beklenen bazı akademisyen yazar ve yorumcular; duygularını kontrol edememekten midir, yoksa toplumdan kopuk yaşamaktan mıdır bilinmez; sanki başka ülkede yaşıyormuş gibi tahminler yürütüyorlar!.. Bütün bunların kesin biçimde irdelenmesi için; pazar günü akşam, sandıkların açılmasından itibaren beş - altı; bilemediniz yedi -sekiz saate ihtiyaç var. Siyasi partilerin lider kadrolarının ve tabandaki üyelerinin; son ana kadar morallerini yüksek tutmaları ve iddialarını sürdürmeleri anlaşılabilir bir durum. Zira hiçbir partinin yönetim kadrosu; biz diğerlerinden daha az oy alacağız diye, propaganda yapmaz, yapamaz. Ayrıca insanlar hayalleriyle yaşar... Bu da anlaşılabilir bir durum. Tabii, hayallerle gerçekleri de birbirinden ayırt etmek gerekir elbet. Lakin burada rahatsız edici olan; bilimsellik kisvesiyle ve tarafsızlık iddiasıyla görüş bildirenlerin; sübjektif düşünce ve tahminlerini, bayağı realite imiş gibi sunmaya kalkışmasıdır. Hele hele bunu, toplumu doğru bilgilendirme adına yapmaya kalkmaları çok ayıp bir şey... Meydanlardaki kalabalıklar da, liderlerden esirgenmeyen alkışlar da, hiçbir zaman sandıktan çıkacak oylar için gösterge ve teminat olamaz şüphesiz.. Bu konuda yakın siyasi tarihimiz, ibret hikayeleriyle doludur. "İşte paşam İstanbul..." dedirten tablo, bir tek mebus bile çıkaramamıştır bir dönem... Kalabalıkları en fazla ateşleyebilen ve ona göre de alkış toplayan Osman Bölükbaşı'nın; "Alkışları bize, reyleri başkasına veriyorsunuz" ya da "Harman çok dane yok..." türünden yakınmaları, siyasi literatürümüzde çok işlenmiştir. Dolayısıyla meydanlardaki kalabalıklara bakarak, yahut alelusul çarşıdaki birkaç kişi ile konuşarak, isabetli tahmin yapmak mümkün değildir. Ama bakıyoruz bu kabil tahminler gırla gidiyor. (Yalnız tecrübeli ve kurnaz bir yayın yönetmeni, arkadaşlarının bu türden tahminlerine kefil olmadığını yazarak, şimdiden kendisini garantiye aldı!) Hiç merak etmeyiniz; daha önceki seçim dönemlerinde olduğu gibi, 23 Temmuz sabahı, pek az istisna dışında hemen herkes; kendi tahmininin doğru çıktığını iddia edecektir. Pazar sabahına kadar iktidara gelmekte olduklarını haykıran parti liderleri ile kurmayları da; bekledikleri neticenin sandıktan çıkmamasına bir kılıf bulacaklardır. Hatta partisi seçim barajının altında kalan liderlerin bir kısmı; hiçbir şey olmamış gibi, koltuklarında oturmaya devam edecektir. Bu hep böyle olmuştur maalesef. Ama neticede, yalan ve gerçeklerle iç içe hayat devam etmektedir!.. Bu arada, benim de bir tahmin yapmamı beklersiniz herhalde. Yüksek Seçim Kurulu hoş karşılamadığı için, oy yüzdesi vererek tahmin yapmayalım!.. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Sandıktan tek parti iktidarı, çok net bir şekilde çıkacak gibi görünüyor. Bağımsızların dışında, üç partili bir parlamento oluşacağına dair tahminler yaygın. Ancak pekala iki partili de olabilir... Bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim. Gerisi teferruat zaten. Bir de seçmenler olarak, keşke bizlerin hayali, partilerin lider kadroları kadar geniş olsa! Meydanlarda söylenenlere bakılırsa; Pazar gününden itibaren ülkenin bütün dertleri ve sıkıntıları bitecek... Her şey sütliman olacak. "Mertlik -namertlik" restleşmesi eşliğinde, bu seçim döneminde de o kadar çok balon şişirildi ki; Acem palavracılarının şahı olan Meşhedi'nin o destansı nutku bile yanında sönük kalır... Hani Meşhedi üfürmüş ya; "Bizde öyle bol para, öyle bol kazanç var ki, en fakirin ardından kamyon çeker cüzdani!.. Hazar'daki hamsileri görseniz; balinadan büyüktür en bacaksız olani!.." Seçim günü dile getiremeyeceğimiz için, şimdiden belirtelim: Galiba bu seçimlerin en renkli konuşmalarını, gene siyasi yasaklı olan Necmettin Erbakan yaptı: Ciddi bir yüz ifadesiyle yaptığı hoş esprileri(!) vardı gerçekten. Diyordu ki; "Yeniden iktidara geliyoruz. 23 Temmuz günü İ- Me- Fe'ciler için yemek tertipledim. Onlara bir çay içirip geri göndereceğim..." "İşbirlikçiler, taklitçiler, İ-Me-Fe'ciler, makarnacılar, gazozcular, gafil solcular..." vs. tanımlamalarına bu defa "Bizans'ın torunları" diye bir tamlama da ekledi Sayın Erbakan. Bakalım yüzde bir buçuk nasıl tecelli edecek?!