Bir ülkenin önünü kesmek için iki tıkaç yeter de artar bile; sefil siyaset ve süfli gazetecilik... Biri diğerini besler. Öteki berikini destekler... Biri "vatan-millet, memleket..." hamasetiyle güya ülkeye hizmet için çırpındığını iddia eder. Ama esasen vatandaşın zamanını çalar; enerjisini boşa götürür, çalışma şevkini kırar, velhasıl bütün milletin kafasını karıştırır. Ötekisi de moral bozucu ne kadar yalan-yanlış haber ve propaganda varsa, her gün yeniden ve daha kışkırtıcı bir biçimde pompalar!.. Bu konuda yalnızca son günlerdeki gazete ve televizyon haberlerine bakmak yeterli... Bir gün Meclis Başkanı'nın bir beyanı çarpıtılarak veriliyor. Bir gün Cumhurbaşkanı ile ilgili bir haber saptırılarak veriliyor. Bir başka gün Anayasa Mahkemesi Başkanının; bir gazeteci ile olan özel sohbetinde sarf edilmiş bir cümle esnetilerek, sağa sola çekilerek veriliyor... Bütün bunlardan, hedefe göre hüküm çıkaran bin türlü yorumlar yapılıyor. Oysa ne Meclis Başkanı'nın, ne Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın söyledikleri veya söylemek istedikleri yansıtılıyor. Onların sözleri başka mecralara taşınarak, buradan çıkacak spekülasyonlarla ortalık biraz daha bulandırılmak isteniyor... İşte budur süfli gazetecilik! Tam bir yıl önce, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında bir özel görüşme gerçekleşti. Yani neler konuşulduğunu yalnızca ikisi biliyor. O görüşmeye dair, her iki taraf da bugüne kadar hiçbir açıklama yapmadı. Ama tam bir sene sonra, birdenbire bu konuşmanın muhtevası ile ilgili olarak, son derece uçuk kaçık bir yazı yazılıyor... Bunu yazan, bir dönem bakanlık görevi de üstlenmiş bir siyasetçi. Elinde belgeye dayalı bilgi yok. Diyor ki, ben yazdıklarımı iktidar partisi mensuplarından duydum... İsim filan söylediği de yok!.. AK Parti'nin 339 milletvekili var. Eski milletvekilleri var... Kim söylemiş olabilir? Tam bir gri propaganda! Anayasa'nın 105'inci maddesinin hükmü son derece açık. Cumhurbaşkanının yargılanabilme şartı gayet net olarak belirtilmiş. Geçmişte 7'nci Cumhurbaşkanı Evren'e karşı açılan bir dava, Anayasa Mahkemesi tarafından bu gerekçe ile reddedilmiş.... Ama birileri şimdiden; sanki Cumhurbaşkanı yargılanıp mahkumiyete uğramış gibi, senaryo üretiyor... Güya Sayın Gül de bu endişesini birileri ile paylaşmış. Onlar da yememiş içmemiş, hemen bunu götürüp medya ile paylaşmış... Maksat ortalığa korku ve endişe salmak ya... Öyle büyük yalanlar, dehşetli iftiralar, karalamalar, aslı astarı olamayan düzmece olaylar; haber diye kamuoyuna yutturulmak isteniyor ki... Bunların tamamı, ilgili taraflarca tekzip ediliyor. İşin aslını ortaya koyan belgeler, o haberi yazan ve yayınlayan medya mensuplarının suratına çarpılıyor. Fakat berikiler son derece pişkin ve yüzsüz! Hiçbir şey olmamış gibi, aynı sazı çalmaya devam ediyorlar. Çok zorda kalırlarsa, çevir kazı yanmasın misali ustaca kıvırıyorlar... Kendi yanlışlarını itiraf ediyor gibi görünürken bile başkasını suçlamaya, karalamaya devam ediyorlar!.. Bu süfli gazeteciliği kullanarak, bir şekilde iktidarı ele geçirmek isteyen sefil siyaset de, her gün ülkenin ufuklarını karartmaya devam ediyor. İşin kötüsü bu ikili, demokrasiyi hiç ağzından düşürmüyor!..