"Sembolik Dava"dan ‘SEMBOL DAVA'ya...

A -
A +

Dün Ankara adliyesi ve çevresinde, çok tarihi görüntüler yaşandı... Evet, beklendiği gibi, tarihi davanın sanıkları olan 95 yaşındaki Ahmet Kenan Evren ile 87 yaşındaki Tahsin Şahinkaya, duruşma salonuna gelmediler. Ama Evren'den on yaş daha büyük olan 105 yaşındaki Berfo Ana, ambulansla mahkeme binasına geldi! Berfo Ana, kayıp yakınları için de bir sembol isimdir. Otuz küsur seneden beri, (belki oğlum gelir) diye, evinin kapısını açık tutan bir ana... Daha önce Başbakan Erdoğan'ın özel olarak görüştüğü ve kayıp oğlu ile ilgili araştırma yapılması için talimat verdiği, Meclis İnsan Hakları Komisyonu raporuna göre, "Kamu görevlileri tarafından ortadan kaldırılan" Cemil Kırbayır'ın annesi... Dün Anakara Adliyesine, sadece Berfo ananın gelmesi dahi, tek başına önemli bir olaydır. Ama Berfo ana yalnız değildi. Adliye binasını kuşatan binlerce insanın haykırdığı sloganlar, taşıdığı pankartlar vs. her biri başlı başına, önemli bir toplumsal tavır ve reaksiyondur. İki yaşlı sanığın gelip gelmemesi, burada artık ayrıntı mesabesindedir. Bize göre, (12 Eylül Darbesi yargılanır -yargılanamaz) tartışması da, artık bir teferruattır. Hukuk, sosyal bilim dalları içinde, yoruma en fazla açık olan ve bu yolla gelişip şekillenen bir disiplindir. Dolayısıyla bu meselede de, çok farklı görüşlerin olması tabiidir. Neticede kararı verecek olan yargı mercileridir. İlk derece mahkemesi, bu davanın görülebilir olduğuna karar vermiştir. Nitekim Mahkeme, sanık avukatlarının aksi yöndeki bütün taleplerini reddederek, iddianamenin kabulü kararının okunmasına karar vermiş ve duruşma ile ilgili diğer işlemleri de gerçekleştirmiştir. Evren ve avukatlarının savunmasına benzer tezlerle, mulga geçici 15. Maddeye dayanarak, bu davanın görülemeyeceğini ileri sürenler, dünyaya baksalar iyi ederler. Mesela aynı olayları yaşayan Güney Kore'ye, Arjantin'e, Şili'ye ve Yunanistan'a baksınlar. O zaman takıldıkları prosedür ayrıntılarının nasıl aşıldığını görürler! Bu dava hukuken nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, esasen toplumsal ve siyasal açıdan beklenen neticeleri doğurmuştur bile. Toplumsal bilincin yerleşmesi bakımından, Ankara Adliyesini kuşatan vatandaşların adalet talep eden sloganları, "PAŞALAR DA MAŞALAR DA HESAP VERECEK" türünden dövizler, yeterince dikkat çekicidir. Bu davanın açılmış olması bile tek başına, darbecilerin er veya geç hesaba çekileceğini, bir ibret tablosu niteliğinde tescil etmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şu tespitine dikkat isterim: "Bu dava çok önemli bir zihniyet değişimine sebep olacak. Siyasi tarihimizin ibret alınacak bir dönemini yaşıyoruz..." Duruşmaya izleyici olarak gelen Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın söyledikleri de, bu bağlamda son derece ilgi çekici: "Önemli olan darbeci zihniyetin yargılanması. Bu zihniyet yüz yılımıza mal oldu. Bugün bu zihniyetin yenilgisi... Türküyle, Kürdüyle bütün toplum bu davada birleşti..." Hakikaten, Ankara Mamak ve Diyarbakır cezaevlerinde işkence görenler de, idam edilen ülkücülerin ve solcuların yakınları da; dün bu dava vesilesiyle, maruz kaldıkları zulüm-işkencenin, haksızlık ve hukuksuzluğun hesabının sorulmasını dile getirdiler. İşin püf noktası burası!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.