Bir ülke hakkında senaryolar yazılması çok acıklı bir durumdur... Her şeyden önce o ülkenin operasyonlara açık olacak kadar zayıf durumda bulunduğunu gösterir!.. Operasyonlara karşı bilinçli ve uyanık olması gerekenler; büyük büyük laflar ederek kendilerini ve bizi avuturken; birileri bu arada çevireceği türlü filmler için senaryo yazmayı sürdürür... "Vatan, millet, memleket..." hamasetiyle ortalığı velveleye verenlerin; çoğu kere aslında o mahut senaryolarda rol alan figüranlar olduğu, daha sonra anlaşılır ama, iş işten geçmiştir artık! 1960'arda İnönü "Sizi ben bile kurtaramam..." derken, senaryoların farkında olan pek az kimse dışında; büyük çoğunluk, 27 Mayıs Darbesini kastettiğini düşünüyordu. Oysa İnönü belki çok daha gerilere, mesela Lozan'a kadar giderek; oralarda Türkiye için hangi hudutlar çizildiğini hatırlatmak istiyordu!.. 1980'lerde olup bitenlerin milli hudutlar içinde, ulusal güçler kontrolünde cereyan ettiğini düşünenler, maalesef yine ekseriyette idi. Fakat Beyaz Saray sakinine ulaştırılan; "Your boys have done it... Bizim çocuklar o işi becerdi..." mesajı aleniyet kesbedince, işin rengi ortaya çıktı. Ama yapılacak bir şey yoktu tabii. Önemli olan, ülkelerin senaryolara konu olmamasıdır. Lakin ülkelerin sahibi geçinenler figüran olmaya teşne ise, büyük güçlerin işi kolaylaşır... Irak işgalinden önce, yüzlerce Iraklı aklıevvelin figüran olmak için Londra'da, Washington'da kurs gördüğünü bilmiyor muyuz?! Onların içinde kendisini aktör yapacaklarına inanan da vardı. Ahmet Çelebiler, Adnan Paçacılar ve diğerleri... Senaryoların ve saldırıların farkında olmak, önemli gerçekten. Bahçeşehir Ü. Rektörü Prof. Ülke Arıboğan'ın uyarılarına kulak vermeli!.. Şu sıralarda, Ankara'daki bir kısım meslektaşımız da senaryolar yazıyorlar. Bazıları çok ilginç. Bazıları da akıllara ziyan... Daha doğrusu küçük küçük beyinlerden çıkan dengesiz laflar... Bir kısmı Hollywood'dan devşirme gibi; bir kısmı da 1960'ların 70'lerin Yeşilçam'ından aparılmış sanki... Hangisi hayata geçirilecek, pardon hangisi ile film çevrilecek belli değil. Belli olan şey, çevrilecek filmlerde rol almak için can atan figüranların çokluğu... Ooff... Ne isimler, ne isimler. Bizde oldum olası, figüranlığa heves saran çoktur... Lacilerini giyip yıllarca bıkmadan, usanmadan kendilerine verilecek bir rol beklerler! Hatta bazılarının ismi, "Ara rejim başbakan veya bakan adayı..." gibi sıfatlarla birlikte meşhur olmuştur. Yukarıdaki cümle bazılarının hoşuna gitmeyebilir. Hatta bazıları, ülkemiz hakkında senaryo filan yazıldığını da kabul etmez... Baksanıza Deniz Baykal'a kalırsa; "Ergenekon" yalnızca tarihteki bir efsane... Şu halde "Ayışığı" ve "Sarıkız" da melankolik bir aşkı anlatan şarkının güftesinden laflar olsa gerek!.. Ama siz yine de senaryolara dikkat ediniz.