Geçen pazar günü, Malatya Eğitim Vakfı'nın ev sahipliğinde, Malatyalı gazetecilerin bir araya gelip Malatya'nın meseleleri üzerinde fikir alışverişinde bulunmasını yazmıştım. Bu pazar da, MİAD'ın (Malatyalı İş Adamları Derneği) "Sevgi Evleri" inşa etme kampanyasına dair yazacağım. Ama bir hususu hemen belirtmeliyim; bu iki yazıya bakarak artık her Pazar Malatya ve Malatyalılar hakkında yazacağıma dair, kimse yanlış bir zehaba kapılmasın!.. Bu arada şunu ifade edelim; her ne kadar dünkü yazısında tatlı esprilerle bize göndermelerde bulunan Metiner Sezer, Malatyalılığımızı ara sıra mesele yapıyor ise de, biz o topraklarda doğmuş olmanın iftiharını; her vesile ile dışa vurmaktan tabii ki geri durmuyoruz! Kaldı ki, Mersin'in Mut ilçesinden olmakla mutluluk duyan Sayın Metiner Sezer'i de Malatya'ya olan ilgi ve sevgisinden dolayı fahrî hemşehri yaptık. Ama o "Fahrilik yetmez, asil hemşehrilik isterim..." diye tutturduğu için, son kararı almak üzere konuyu Malatya Şehir Meclisine havale ediyoruz!.. Yalnız Metiner Bey'in, Malatya kayısısı yanında Mut kayısısından da bahsetmesi, aleyhine bir puan olabilir! Evet, Malatya'nın ve Malatyalının öğündüğü iki önemli şey olan suyuna ve sevgisine dair, hakikaten çok şey söylemek icap eder. Öyle ki, Metiner Bey'in benim çarıklı halk hekimleri gibi, herkese bir damacana Malatya suyu içmesi yolunda tavsiyede bulunmamı ifşa etmesi dahi, eğer işe yarayacaksa kabulümdür!.. Malatya'nın sevgisi de suyu gibi eşsizdir. Geride bıraktığımız perşembe günü akşam saatlerinde MİAD, Malatya'da kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukların yuvası olarak yapılacak "Sevgi Evleri" için Polat Rönesans Oteli'nde bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile Kadın ve Ailededen Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da bizzat iştirak ederek çok önemli katkıda bulundular. Başbakan Erdoğan'a gösterdiği hassasiyetten ötürü teşekkür etmek üzere yanına gittiğimde; "İsmail Bey, sen de Malatyalı mısın yoksa?!" diye takılınca, (Evet Sayın Başbakanım, öğünmek gibi olmasın ama, Malatyalıyım...) şeklinde cevap verdim. Sayın Erdoğan o toplantıda önemli mesajlar içeren bir konuşma yaptı. Ardından "Bu toplantı için davet ettiklerinde, gerekirse bir dilencilik yaparım dedim! Tabii ülkem ve milletim için..." esprisi ile, salonda bulunan Malatyalı bazı iş adamlarının ismini tek tek kürsüden okuyarak yapacakları katkıyı sordu. Başta Malatyalıların "Mahmut Amcası" sayın Mahmut Çalık olmak üzere, herkes "Başım, gözüm üstüne!" diyerek birer tane sevgi evi yapmayı taahhüt ettiler. Bu çerçevede MİAD (üç adet), Malatya Girişim Grubu, Şahin Nalbant (Nur Yıldız Tekstil), Vahap Küçük (Taha Group), Yusuf ve Yunus Akdaş kardeşler (Crispino), Hıdır ve Hüseyin Türkan kardeşler (Özlem Kumaş), Abdullah Kiğılı (Kiğılı Giyim Mağazaları), Mücahit Fındıklı (Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı), Mesut Toprak (Tayteks), Nilüfer Bulut (Türkiye İş Kadınları Derneği Başkanı), toplam 17 adet "sevgi evi" yapmayı üstlendiler. Gecenin en anlamlı jestlerinden biri de, kendisi Erzincanlı olmakla beraber, sevgi evlerinin bütün pimapen malzemesini karşılamayı taahhüt eden Fırat Pen'in sahibi Nevzat Demir'den geldi... Sayın Demir'e ve diğer bütün bağışçılara buradan bir kere daha teşekkür etmeyi bir vecibe telakki ediyorum. Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, 20 ilde hayata geçirilmek istenen bu sevgi evleri projesinin; ilk önce Malatya'dan başlatılması noktasında, özel bir gayret gösterdi. Dolayısıyla Malatyalılar kendisine özellikle teşekkür ediyor. Böylece birkaç ay önce bütün Malatyalıların ve tabii bütün Türkiye'nin moralini bozan, o olumsuz hadisenin izleri belki, daha çabuk silinecektir. Ve inşallah benzeri bir hadise artık ne Malatya'da ne de başka bir yerde meydana gelmez. Şüphesiz hepimizin sevgiye ihtiyacı var. Ama çocukların elbette ki daha çok sevgiye ihtiyacı var. Hele bu çocuklar ana-baba kucağından, şefkatinden mahrumsa... İşte onlar için sevgi ihtiyacının büyüklüğünü ifade edecek kelimeyi bulmak zorlaşıyor! MİAD'ın "Bir şefkat eli de sen uzat!" kampanyasını canı gönülden tebrik ve benzer faaliyetlerin hızla çoğalmasını temenni ediyoruz.