Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi üyeliğine siyasi parti mensubu olan bir kişiyi ataması daha çok tartışılacağa benziyor. Her ne kadar avukat kontenjanından buraya seçilen Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, "Emaneti iade etme" kararını açıklamış bulunsa da ve bugün itibariyle prosedürü tamamlayacak olsa da, mesele tez zamanda kapanacak gibi görünmüyor... Özok'un kanuni olarak istifa etme mecburiyeti yoktu. Ancak o, atamanın şekli (Sezer'in tercih ettiği sözcük biçimiyle "şekilsel") yönden mevzuata uygun olmasını yeterli bulmadı ve yükselen tepkilerin kendisini rahat bırakmayacağını gördü. Özok bu davranışıyla puan bile kazandı ve kendi hesabına mesele kapanmış oldu. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer açısından durum o kadar olumlu değil! Son zamanlardaki tutum ve davranışlarından dolayı büyük tepki çeken ve tenkitlere maruz kalan A. Necdet Sezer'deki performans düşüklüğünün sebebi ne olabilir? Çünkü, Anayasa Mahkemesi Başkanı iken ve Cumhurbaşkanlığı görevine geldiği ilk dönemlerdeki başarılı grafiğini daha da yükseltmesi beklenirken, tersi durumun nereden veya ne gibi sebeplerden kaynaklandığı kamuoyunca haklı olarak merak edilen bir konu... Sezer Köşk'e çıkmadan evvel, hukukçu sıfatıyla yaptığı konuşmalarda, demokrasi ve özgürlükler alanında sergilediği önemli açılımlarla büyük takdir toplamıştı. Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra ise, ilkeli ve dürüst tavırlarıyla, şüphesiz hukukçu olmaktan kaynaklanan objektif ve kararlı duruşlarıyla başta halk olmak üzere siyasetçi ve idareci kesiminden de büyük sempati ve destek görmüştü. Bundan dolayıdır ki, onun geçmişteki Köşk sakinlerinin aksine içine kapanık, halkla fazla temas etmekte isteksiz görünen, devlet ve siyaset adamı görüntüsünden ziyade bürokratik bir kişilik olarak kalmayı yeğleyen ve Cumhurbaşkanlığı makamı için haddi zatında birer eksiklik olan özellikleri çok fazla ön plana çıkarılmamıştı. Ancak zaman geçtikçe Sezer'in bazı yaklaşımları giderek sıkıntı olmaya başladı. 2001 Şubatında, Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla doruk noktasına çıkan Köşk-hükümet krizi, o gün bu gündür dalgalı bir seyirde devam ediyor denilebilir! Devletin kurumları arasında gerekli ahengi sağlamak gibi anayasal bir görevi de bulunan Cumhurbaşkanı, özellikle Ak Parti hükümetleri zamanında neredeyse "muhalefet" gibi hareket etmeyi ısrarla sürdürüyor. Kendi yaptığı tayinlerde, CHP ve sol zihniyetli kişileri özellikle seçerken, mesela YÖK üyeliğine CHP'li Türkan Saylan'ı, Aysel Çelikel'i ve Burhan Şenatalar'ı getirirken, hükümetin atamalarında tam tersine kılı kırk yararak, sözüm ona kadrolaşmayı önleme fonksiyonunu üstlendi! Ancak Sezer, "tarafsızlık" kavramını bu defa daha ağır şekilde ihlal ederek, parti mensubu bir kişiyi yüksek mahkemeye tayin etme yanlışıyla büyük imaj kaybına uğradı. Çünkü kendisi, 2000 yılında Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla, Cumhurbaşkanı'nın zaman zaman dava açma durumunda kaldığı Anayasa Mahkemesine üye tayin etme yetkisinin ortadan kaldırılması gerektiğini söylemişti. Bu konuşmadan bir yıl önce, yani 1999'da da, bu yetkisi devam ettiği sürece Cumhurbaşkanı'nın atamalarda çok dikkatli hareket etmesi gerektiğini hatırlatmıştı. Ama şimdi yapılan atamanın etik olmadığını, halefi Mustafa Bumin bile dile getirmek zorunda kaldı... Evet, Sezer'in tarafsızlığı daha çok tartışılacak.