Şimdi de imaj kriteri mi?

A -
A +

Türkiye istediği kadar, AB yolunda ilerlesin, hatta Kopenhag siyasi kriterleri için gerekli olan son Anayasa değişikliğini, şimdiye kadar fazla görülmeyen bir çoğunlukla Meclisten geçirsin; bazıları için yine de fark etmez... Bazılarından kastımız, Türkiye'ye kronik derecede muhalif bazı Avrupalı çevreler değil, tam aksine yerli ve de AB taraftarı olarak bilinenler. En büyük yayın grubunun ikinci büyük gazetesi, iki gün önce, imajın önemi hakkında, tam sayfa manşet çekti; Reuters haber ajansının dünyaya geçtiğini bildirdiği dört adet fotoğrafla birinci sayfayı kapatmıştı. Fotoğrafların biri Bayan Erdoğan ile Bayan Karamanlis'in, ikincisi siyah çarşaf giymiş bir kadının, diğer ikisi de, Cuma Namazından sonra, ellerinde Şeyh Ahmet Yasin'in fotoğrafları ile, İsrail aleyhine gösteri yapan topluluğun görüntüleri idi. Haberin gerisini anlatmaya gerek var mı? Başı açık Bayan Karamanlis yanında başörtülü Emine Erdoğan, siyah çarşaf giymiş bir başka bayan vatandaş ve de Filistinin özgürlüğü için intifadayı başlatan Hamas Örgütü'nün İsrail tarafından füze ile öldürülen felçli ama sakallı Şeyh Yasin için gösteri yapan "radikal" İslamcılar... Ve bu fotoğraflarla dünyaya tanıtılan bir Türkiye'nin imajının nasıl algılanacağı!.. Aynı kelimelerle olmasa da, bundan başka manaya gelmeyecek bir anlatımla verilmek istenen mesaj bu. Haberin zamanlaması da çok ilginç; Genelkurmay'ın YÖK yasa tasarısı ile ilgili açıklamasının hemen sonrasına geliyor. Haydi diyelim bu tamamen tesadüf... Aynı gazete daha önce de, zaman zaman böyle imaj fotoğrafları yayınladı. Hatta sık sık yaptığını da söyleyebiliriz. Mesela kış mevsiminde İstanbul'da her tarafın karlarla kaplı, yani görüntünün bembeyaz olduğu bir ortamda, siyah çarşaf giymiş iki kadının resmini basarak, "20. asırda, Türkiye'den manzaralar..." lejandı ile birinci sayfanın dörtte üçünü kaplayan bir habere ne dersiniz? Hatırladınız değil mi? Aslında her zaman şartların böyle denk düşmesi de gerekmeyebilir. O zaman montaj imkanlarından yararlanmak gerekir!.. Fi tarihte, galiba 1980'li yılların ikinci yarısı idi, bir Alman dergisi, Türkiye'deki sosyal hayatı ele alan geniş bir haber yapmıştı. Haberde hâlâ daha lokal olarak mevcudiyetini sürdüren çok eşlilikten de bahsedilmişti. Ama Alman aklı bu işte (!), işe yarar bir fotoğraf ilave etmeyi unutmuşlardı. Zararı yok, yerli acar muhabir ne güne duruyordu... Haberin metni altındaki imzanın yabancı olması, onun resim çekmesine mani değildi elbet. Gereken yapıldı! Eşi ve kızı ile çarşıda yürüyen bir vatandaşın resmi çekilerek habere monte edildi, altına da; "Harem hayatı..." diye başlayan saçma sapan bir resim altı yorum yapıştırıldı. Tabii vatandaş haklı olarak, soluğu mahkemede aldı ve o günün para değerine göre hatırı sayılır bir tazminat aldı gazeteden. Gördünüz mü, imajdan başladık nerelere geldik!.. Ama bu tazminat gazetenin yayın politikasını değiştirecek değildi tabii. Dolayısıyla, yeri geldikçe(!) böyle fotoğraflarla ülke imajının durumu sıkça resmedilir... Sözümona uygarlığın, giyim tarzına bu derece indirgendiği; insanların örtülü veya çıplak olmasına göre böylesine, adeta zenci-beyaz olarak değerlendirildiği tek ülke Türkiye olsa gerek. O halde, sayıları çığ gibi artan diskolarda dekolte kıyafetlerle sabahlara dek dans eden; yahut plajlarda bikini ile dolaşan bayanlar niçin imajımızı düzeltemiyor acaba? Anlaşılan bu çarpık mantık sürdükçe daha çok imaj konuşacağız... Evham bu ya; insan iki şeyi çok merak ediyor; Bir: Afrika ve Avustralya'nın bazı bölgelerinde neredeyse tamamen çıplak dolaşan yerli erkek ve kadınlar daha mı uygar? İki: AB Komisyonu bu imaj yayınlarından etkilenip önümüze yeni bir kriter sürerse ne yaparız?! Şaka şaka...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.