"Sınavda insanlık şıkkını işaretlemek..."

A -
A +

Başbakan Erdoğan dün, Asya ile Avrupa'yı deniz altından ikinci defa birbirine bağlayacak, yeni tüp geçit projesinin temel atma töreninde, dünyaya çok ama çok önemli mesajlar verdi. Orta Doğu'daki büyük değişim sürecinde, çok farklı hesapların içine giren Batı Dünyasının, Libya'ya müdahale ve yaptırım noktasında beyin jimnastiği yaptığı bir dönemde, bu mesajların önemli yankılar uyandıracağını tahmin etmek zor değil... Dış politikasının hamuru emperyalizm ve sömürgecilikle yoğrulmuş olan Batı'nın, bu tarihî alışkanlığından vazgeçmesini beklemek temelde saflık olur! Ancak dünya siyaset dengelerinde büyük kaymalar yaşandığını, siyaset ve strateji algılarında da buna paralel olarak değişimlerin kaçınılmaz olduğunu, keza görmek gerekiyor. Uluslararası gelişmeleri, soğuk savaş dönemi anlayışı ile izlemek ve okumak mümkün olmadığına göre... Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da olup bitenleri doğru anlayabilirsek, gelişmelerin sonucunu da doğru kestirebiliriz. Arap ülkelerinde yaşayan halkların, despot rejimlerden kurtulup daha özgür ve daha müreffeh bir hayat nizamı kurmak istemelerinin anlaşılmayacak bir yönü yok. Ama Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Fas, Cezayir, Bahreyn ve diğer ülkelerde yaşanan kargaşanın içinde, yanında ve paralelinde, büyük paylaşım kavgaları ve kontrol mücadelelerinin de kıyasıya devam ettiğini hatırdan çıkarmayalım!.. Unutmayalım ki, bilinen dünya petrol rezervlerinin yüzde 68'i bu bölgede. Bu petrole en çok Avrupa, Japonya ve Çin'in ihtiyacı var... BOP'un (Büyük Orta Doğu Projesi) dört temel ayağından birisi, bu kaynakların paylaşımının kontrolüdür. Bu çerçevede Akdeniz'in ve Kızıldeniz'in, kısacası en stratejik boğazların kontrolü kim tarafından ve nasıl sağlanacak?.. Dünya ticaret yolları için, hayati önem taşıyan 13 tane boğazın dokuzu, İslam ülkeleri coğrafyasında. Bunların en önemlileri Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde... Petrol sevkiyatı için şu rakamlar yeterince ilgi çekici; Hürmüz Boğazı: 17 milyon varil/gün. Malakka Boğazı 13 milyon varil/gün. Süveyş Kanalı 3.9 milyon varil/gün. Bâb-ul Mendeb: 3.5 milyon varil/gün. Türk Boğazları 3 milyon varil/gün... Sayın Erdoğan, "Uluslararası kamuoyunu Libya'ya karşı petrol kaygısıyla değil, vicdanla, hakla, hukukla, evrensel insani değerlerle yaklaşmaya çağırıyoruz. Çok büyük sınavla karşı karşıya olan modern dünyayı, bu sınavda insanlık şıkkını işaretlemeye davet ediyoruz..." derken, ne kadar haklı ve samimi olduğunu, yani Libya'ya çıkar ilişkileri nazarından bakan bir ülke olmadığımızı şu çarpıcı ifade ile dünyaya ilan ediyordu: "Biz Libya'ya bakınca ortak tarih görüyoruz. Kardeş bir halk görüyoruz. Her şeyin ötesinde kutsal addettiğimiz canlar, insanlar görüyoruz..." Bunun hakikaten böyle olduğuna tarih de şahittir. Zira Libya, tam 357 sene Osmanlı Devleti'nin idaresinde kalmıştır. Bu 357 senenin tam 355'inde, hep İstanbul'dan Trablus'a, Bingazi'ye para gönderilmiştir. Sadece ve sadece iki sene oralardan para gelmiştir! Merak edenler ilgili arşiv kayıtlarını araştırabilir. İşte bu da, Osmanlı'nın adalet ve ahlak anlayışıdır. Bu anlayışta sömürgecilik yoktur. Tam tersine hizmet ve fedakârlık vardır. Ama Afrika ve Orta Doğu'daki ülkelere bakarken, orada yaşayan insanlardan önce; petrol ve maden kaynaklarının hesabını yapan sömürgeci zihniyetin, "İNSANLIK ŞIKKINI İŞARETLEMESİ" hiç de kolay değildir. Hatta belki de mümkün değildir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.