Taha Akyol'un (Milliyet) da ifade ettiği gibi, ortalık toz duman... Lakin bu toz duman er veya geç, ortalıktan çekilecek ve bugün için kafa karıştıran bütün hadiselerin perde arkası da görülecek. Zira sis veya toz bulutu, ilanihaye gerçekleri örtemez. Puslu hava dağıldığında, her şey, ama her şey net bir şekilde görülecek ve anlaşılacak! Neredeyse gün aşırı, bir rütbeli askerin intihar haberi geliyor! Acaba, "intihar" olarak açıklanan bu ölümler, hakikaten intihar mı, yoksa intihar süsü verilmiş cinayet mi? (Fehmi Koru, Taha Kıvanç mahlasıyla yazdığı Kuliste (Yeni Şafak) 'yardım edilen intiharlar' ifadesini kullanıyor.) Sonuçta bunların hepsi gün ışığına çıkacak. Şayet bunlar intihar değil de, 'yardım edilen intihar' ise, o zaman işin rengi büsbütün değişir. Yani bu cinayetler, bir cezalandırma mı yoksa bir susturma ve başkalarına da gözdağı vermeye dönük eylemler mi? Levent Ersöz'e silahlı ziyarette bulunmaya kalkışan kişi, aslında ne yapmak istedi? Maksat ve hedef ne olursa olsun, durum çok vahim... Aynı şekilde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik olduğu açıklanan operasyon, bir suikast hazırlığı mı; yoksa Başbakan ve Meclis Başkanını da kapsayan, Hükümet ve Meclis'i hedef alan genel bir izleme ve fişleme harekâtı mı? Şimdilik bir albay ve bir binbaşının karıştığı anlaşılan bu eylem de, her yönü ile irdelenmelidir. Yalnız tuhaf bir durum var. Bazı ukala kalemşorlar, olup bitenleri güya 'ti'ye almaya çalışıyor. Ta ilk günden beri, "Ergenekon" soruşturmasını 'safsata' ve 'efsane' olarak yutturmaya çalışan kimi aklıevveller, Arınç'ın evi civarında yakalanan subayların ne yapmakta olduğu hususunu ve üzerlerinde çıkan belgeleri, pişkin ve alaycı bir üslupla ele alıyorlar. Üstelik bunların içinde, güya işini çok ciddiye alan ve "Ben savcı-gazetecilik yapmam, komplo teorileri ile uğraşmam, bilmediğim konularda ahkam kesmem..." diyenler de var. Ama Başbakanın, Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek ve Bülent Arınç'ın ilgilileri dinleyip gerekli raporları aldıktan sonra, "Çok ciddi ve vahim" olarak nitelendirdikleri bir olayı; bunlar üzerinde durulması bile gerekmez diye, kestirip atabiliyor!.. Neymiş efendim, albay ve binbaşı rütbesinde olanlar, suikast eyleminde bizzat görev alır mıymış? Yok, herkesçe bilinen bir yerin adresini aklında tutamayacak kadar salak suikastçı olur muymuş. vs. vs... Sanırsınız ki, olay hakkındaki resmî bilgi ve raporlar, Başbakan ve yardımcılarının önüne değil de, bunlara gelmiş!.. Bir de mizah yapacağım diye, çok müptezel üslupla yazan var: (Binbaşı ağzında adres kağıdını yutmaya çalışırken, nasıl suikast yapabilirmiş filan...) Bunlar da insan zekâsıyla alay etmeye kalkışan tipler. Ne yaparlarsa yapsınlar, mızrak çuvala sığmıyor. Ortada bu kadar bilgi-belge, silah-mühimmat, intihar, kuşkulu ölüm vs. kol gezerken, hiçbir şey yokmuş gibi insanları uyutmaya çalışanlar ancak kendisini kandırır. Burada devletin ilgili kurumlarına ve başındaki yetkililere düşen şey, ciddiyetle olayların üzerine gidip vatandaşın kafasında soru işareti bırakmamaktır. Evet, bu intiharlar neyin nesi? Bülent Arınç'a yönelik hadise, bir izleme-dinlemem mi; bir suikast hazırlığı mı, yoksa genel olarak hükümete bir gözdağı mı?.. Yazıyı bitirirken Genelkurmay'dan bir açıklama geldi. O da sorulara cevap vermiyor!..