Türkiye'nin Sekizinci Cumhurbaşkanı, merhum Turgut Özal; 17 Nisan 1993 tarihinde hayata gözlerini yummuştu. Vefatının 14. yıldönümü dolayısıyla, birkaç günden beri Özal ile ilgili olarak, muhtelif anma toplantıları düzenleniyor. Medyada çeşitli haber ve yorumlar yayınlanıyor. Ankara Kocatepe Camii'nde Turgut Özal için tertip edilen mevlid cemiyetine, 150 bin kişinin iştirak ettiği bildiriliyor... 14 sene önce, İstanbul'daki cenaze törenine de yüz binlerce kişi katılmıştı. Cenazenin defninden sonra da, herhangi bir parti veya başka teşkilatın organizasyonu olmadan; mezarı başında kendiliğinden toplanan ve günlerce devam eden mahşeri kalabalıklar eksilmemişti. Şimdiye kadar da, hiçbir siyasi liderin vefatının ardından; halkın böylesine geniş alaka ve hissiyat gösterdiğine şahit olunmadı. Acaba neden? Aradan geçen 14 seneye rağmen; Turgut Özal için düzenlenen yad etme toplantılarına, panellere, mevlid cemiyetlerine; bu derece geniş halk yığınlarının duyarlılık göstermesinin sırrı ne olabilir?! Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in Harp Akademilerinde yaptığı konuşma ile ilgili değerlendirme yaparken; Rahmetli Özal'ın cenazesinde taşınan bir pankartı hatırlattı. Şöyleydi o pankart: "Sivil, Dindar ve Demokrat Cumhurbaşkanı" İşte bu ifade, halkın aradığı, Çankaya'da görmek istediği Cumhurbaşkanının özellikleriydi. Halk böyle bir cumhurbaşkanına canı gönülden sahip çıkmıştı. Çıkmaya devam etmektedir... Anma toplantıları bunu göstermiyor mu?! Turgut Özal statükocu değil, yenilikçi idi. Çatık kaşlı, asık suratlı, otoriter eğilimli değil; güler yüzlü, şefkatli ve demokrattı. Liberal bir ekonomi düzeninin yerleşmesi için gece gündüz çalışıyordu. Devletçiliği savunan, halkın zenginleşmesini değil de; zengin malın fakir bekçisi olarak kalmasını yeğleyen zihniyete karşı mücadele veriyordu. "Köprüyü satamazsın, sattırmam..." diye kendisine set çekmek isteyenlere karşı; "Satarım, satarım, hem de bal gibi satarım!" şeklinde kararlılık gösteriyordu. Nitekim dediğini yaptı. Birinci Boğaz Köprüsünün gelirini satarak, kısa zamanda ikincisini inşa etti. Özal gerçekten ileri görüşlü idi. Bazılarının ancak şimdilerde fark ettiği gelişmeleri, o yirmi-yirmi beş sene önce görmüştü. Bu basireti sayesinde, kısa zamanda ülkeyi bir transformasyon -değişim sürecine sokabildi. Ülkeye çağ atlatan lider Bazıları devrimciliğin edebiyatını yaparken, o gerçek manada ekonomik ve teknolojik devrimlere imza attı. Onun ulaşım ve haberleşme alanında çağı yakalayan hamleleri olmasaydı, Türkiye bugün kim bilir hâlâ nerelerde idi!.. Manyetolu telefonların başında günlerce sıra bekleyen, evine veya işyerine ancak sekiz -on senede telefon bağlayabilen vatandaşlar, Özal'ın yaptığı gerçek devrimleri unutmuyor. Onun için, her vefat yıldönümünde mezarının başına koşuyor. Merhum Özal, yenliklere ısrarla ve inatla karşı duranlara rağmen; 6 Kasım 1983 - 17 Nisan 1993 tarihleri arasındaki yaklaşık on yıllık zaman zarfında, Türkiye'ye çağ atlattı. Onun bu başarısını, sabit fikirli dar bir zümre hariç, muhalifleri de teslim ediyor. Onun rehberliğinde dünya pazarlarını keşfeden işadamlarımız; bugün dünyanın her tarafında milyarlarca dolarlık ihaleler kazanıyor, seksen milyar Doları aşan ihracat gerçekleştiriyor. Bugün Türk sanayi ve ticareti, dünyanın en gelişmiş ekonomileri ile üretim ve kalitede rekabet edebiliyorsa; işte bu, merhum Turgut Özal'ın açtığı çığır sayesinde gerçekleşti. Türk parasını konvertibl hale getiren 32 Sayılı Kararnamede değişikliği yapmaya, onun iktidar dönemine gelinceye kadar, kimse cesaret edememişti. Özal o tarihi değişikliği yaparken, birileri "Hazine bir günde iflas edecek..." diye felaket tellallığı yapıyordu. O zihniyetin temsilcileri, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi, siyaset ve ticaret hayatına devam ettiler. Ne garip değil mi!.. Aynı şekilde bazıları, "Onlar ortak biz pazar olmayacağız..." deyip; AB üyeliği için ayağa gelen fırsatı tepmişken, Özal kapanan kapıları yeniden açan adımı attı ve üyelik başvurusunu yaptı. Onun açtığı yoldan ilerlemeye devam eden Türkiye, 1995'de Gümrük Birliğine girerek Avrupa pazarlarında büyük avantajlar elde etti. Lakin statükocular, geçmişte kaybedilen zaman ve avantajları görmezlikten geliyor ve hala daha Türkiye'nin ilerlemesine takoz koymaya çalışıyor. Şairler Sultanı Baki'nin veciz ifadesiyle; ne yazık ki, Turgut Özal'ın da kadri bazıları tarafından ancak seng-i musallada anlaşıldı. Onu bir kere daha rahmetle anıyoruz. Mekanı Cennet olsun!..