Bu köşe izindeyken pek çok önemli gelişme yaşandı. Bazılarını mecburen gecikmeli ele alabileceğiz. Ne de olsa şu sivil-askerî yargı meselesi, daha çok su kaldırabilecek gibi duruyor... Nabucco gibi önemli bir projenin imza töreni vs.'den bahsetmek aktüel olurdu ama, topluma rahatsızlık veren siyasi üslup daha da öncelikli! Hemen şunu kayda geçirelim: Bu memlekette siyasi üslup bir türlü kirden pastan arınamadı ne yazık ki!.. Sayın Bahçeli, ses tellerini hayli zorlayarak şöyle bağırıyor: "Sayın Başbakan yargı önünde aklanacaksın, millet vicdanında paklanacaksın. Sağında solunda ne kadar leke varsa, Türkiye'de üretilmiş bütün deterjanları bir kazan içine döküp AKP'yi üç kez yıkamadıktan sonra sana AK Parti denemez..." Anlaşılan deterjan üreticilerine bundan sonra daha çok iş düşecek!.. Sayın Erdoğan da aynı minvalde cevap veriyor: "Bahçeli deterjan bulmakta zorlanıyorsa, kendisine deterjan gönderelim. Önce kendilerini temizlemelidir..." Değerli okuyucular sizce siyasetçilerin tarzı bu mu olmalı? Bu üsluba göre, herkes kirli, herkes suçlu... Birine göre diğeri vatan haini. Berikine göre öteki hırsız... Velhasıl iş bir noktaya çıkıyor: Bu anlayışa göre, ülkeyi yönetmeye talip olmuş bütün siyasetçilerin ve onların angaje olduğu bütün siyasi partilerin müstahak olduğu mevkiler, mahkeme ve hapishaneler olmalı!.. Böyle anormal yaklaşımlar toplumu ve bireyleri gerçekten rahatsız ediyor. Acaba bu ülkeye bir gün normal ve temiz bir siyasi üslup gelebilecek midir? Yahut şöyle soralım: Devlet yönetmek gibi, çok mühim görevlere soyunmuş kişiler; konuşma adap ve üslubunda, herkesten daha dikkatli olmak zorunda olduklarını ne zaman anlayacaklar? Ne iktidar koltuğu, ne de muhalefet pozisyonu, başkalarına ölçüsüz biçimde saldırma, hakaret etme, mesnetsiz ithamlarda bulunma hak ve yetkisini vermez. Şüphesiz siyaset mesleğinde eleştiride bulunmak, polemik yapmak, sivri laflarla dikkatleri belli bir noktaya çekmek mutlaka olması gereken şeydir. Zekâ pırıltısı zarif espriler, siyasetin renkli ve sevimli yüzüdür. Lakin hakaret ve aşağılama çok sevimsiz bir tarzdır. Siyasi rekabete sonuna kadar evet. Ama siyasi husumete kesinlikle hayır. Medeni üsluba evet, kavgacı üsluba hayır... Altmış yıllık demokrasimizin en büyük zaaflarından biri de, siyasetçilerin agresif ve diyaloğu zorlaştıran üslubudur. 21. yüzyılda kitleleri hamasetle coşturup tahrik etmek artık ucuz politikadır. Bazı sonuçları olsa bile, geçicidir, aldatıcıdır. Toplumda kin ve öfkeyi körükleyecek üslup yerine, barış tohumları saçacak bir tarza ihtiyaç var. Bu istisnasız bütün politikacılar için söz konusudur. Bazen Sayın Baykal'ı dinlerken çocukları düşünüyorum... "Elini çeeeek..." diye bağırırken, kazara televizyona bakan çocuklar varsa behemehâl korkudan ürperiyordur! Lütfen bari çocuklarımızı korkutmayın...