Seçim gündemi oldukça hareketli. Dün cumhurbaşkanı adaylığı için peş peşe müracaatlar oldu. Doğu Perinçek, Sinan Oğan ve Muharrem İnce art arda YSK’ya başvurdu. Fatih Erbakan da adaylık için partisinin genel merkezinde açıklama yaptıktan sonra aynı adımı attı. Ancak bu dört kişinin adaylıklarının geçerli olabilmesi için yüz bin imzaya ihtiyaç var. Öncelikle bu imzaları toplamaları gerekiyor. Muharrem İnce üzerinde Altılı Masa'nın çok büyük baskısı devam ediyor. Ama o baskılara boyun eğmeyeceğini dün tekrarladı. Bakalım devamı nasıl gelecek…
İnce’nin adaylığı Millet İttifakı bakımından, ciddi bir dezavantaj olarak görülüyor. Bir taraftan HDP ile iş birliğini geliştirme, diğer taraftan da İnce’yi ne yapıp edip adaylıktan vazgeçirme çabaları devam ediyor. Bu arada, beklenen görüşme nihayet gerçekleşti… Böylece, Masa'nın bir nevi alçıda duran ‘yedinci ayağı’ nihayet aktif duruma geçti mi? Kılıçdaroğlu ile "yapıcı" bir görüşme yapıldığını, her iki eş başkan da tekrarladı. Mithat Sancar’ın belirttiği üzere, bir iki gün içinde yapılacak detaylı açıklamayla bu husus daha net olarak anlatılacak. Epey zamandan beri resmen ve alenen (gizli değil açık şekilde) muhatap alınmak isteyen HDP, bu görüşmeyle kısmen beklediğini almış oldu. O kadar ki, meşru muhataplığı pekiştirmek için, bu buluşmanın HDP genel merkezinde olması özellikle isteniyordu…
Malum olduğu üzere, partinin bu husustaki görüşü resmen ilan edilmişti. Fakat Altılı Masa'dan yükselen tepkiler yüzünden, Kılıçdaroğlu’nun kritik “ziyareti” dün Meclis binasında gerçekleştirildi. Değişikliğin sebebi, “Kürt Meselesinin çözüm yeri Meclis olduğu için…” diye açıklandı. Sanki ilk defa farkına varılmış bir adres!.. Tıpkı, Meral Akşener’i Altılı Masa'ya döndürmek için, bulunan son dakika formülü gibi! Peki, son dakika formülleriyle ne kadar ilerlenebilir? Bunu bekleyip göreceğiz.
Altılı Masa ve Kılıçdaroğlu için HDP desteğinin ne kadar önemli olduğu ortada. HDP de bunun farkında olduğu için, ona göre tavır takınıyor… Ve taleplerini oldukça üst perdeden yansıtıyor! Ülke seçim barajının yüzde 7’ye düşmesiyle eli iyice rahatlayan HDP, taktik çalışmalarını buna göre yürütüyor. HDP diye ifade ediliyor ancak, bu taktiklerin bire bir Kandil’den verildiğini de kimse saklama ihtiyacı duymuyor…
HDP böylelikle bir yandan kapatılma ihtimaline karşı hazırlıklarını sürdürürken, diğer taraftan seçimlerde kendince en iyi sonucu almak için pazarlıklara devam ediyor. Dünkü görüşmeden sonra, Kılıçdaroğlu’nun elindeki not kâğıtlarından okumaya çalıştığı laflar, bütünüyle eskinin tekrarından ibaretti. Bağımsız yargı ve hukuk devleti mutlaka olmalı…
Sosyal devlet gelir dağılımında adaleti sağlamalı… Temel hak ve hürriyetler mutlaka korunmalı…
Bunlar zaten her partinin zaman zaman kendi politik görüş zaviyesinden seslendirdikleri şeyler. Belediyelere kayyum atanması ve partilerin kapatılması konusunda, CHP Genel Başkanının sesini hayli yükselterek ve irticalen konuşması, HDP açısından olsa olsa bir hamaset olarak değerlendirilebilirdi!
Dolayısıyla HDP, heyecan katılmaya çalışılan teorik konuşmalardan ziyade, pratikte ne gibi müşahhas sonuçlar elde edebileceğini hesaplıyor. Bunun için de Millet İttifakı bileşenlerine karşı zaman zaman hatırlatmalarda bulunmayı ihmal etmiyor.
“Bizim oylarımız sayesinde o koltuklarda oturuyorsunuz…” gibi salvolar, fazlasıyla yankı uyandırmıştı.
Altılı Masa bileşenleri, HDP’ye karşı mümkün mertebe hasar gelmeyecek şekilde bir konum almaya çalışıyor. Fakat bu o kadar da kolay değil. Sahi Meral Akşener’in bir hayli yüksek perdeden söylediği sözler nerede kaldı?
Bir son dakika formülüyle, Akşener’in Altılı Masa’daki atraksiyonu yeni bir istikamete sokulmuş gibi görünse de, problemler devam ediyor asılında. Bir ayağı havada duran, “Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın icracı başkan yardımcısı olmaları” formülünün, esasen daha değişik şekilde hayata geçirilmek istendiği ortaya çıktı.
Mansur Yavaş’ın bir televizyon programında anlattığı formüle göre, esas hedef adı geçen iki belediye başkanının Kılıçdaroğlu’na yardımcı olması; diğer beş partinin genel başkanlarının da milletvekili seçilip yerlerinde kalmasıymış…
Ne var ki, buna zaman yetmemiş ve neticede bir+iki+beş formülüyle, bir nevi başkanlık konseyi yapısı ortaya çıkmış!.. Bu şekilde geçici veya ara formüllerle, ülke yönetimini deruhte etmek ve onu doğru ve güçlü biçimde icra etmek kolay bir şey değil. Ama siyasi nutuklara bakılırsa, her şey çantada keklik görünüyor!.. Velakin tarihî tecrübeler hiç böyle söylemiyor.