Son yüzyılda İran...

A -
A +

> Tahran-İsfahan Bir köşe yazısı için çok iddialı bir başlık ama, genel hatlarıyla İran'ın son bir asırda yaşadığı kırılma noktalarını özetlemeye çalışalım. Vaktiyle Rahmetli Özal, "İyi ki petrolümüz yokmuş..." dediğinde, petrolü olan ülkelerin başına ne bela ve felaketler geldiğine işaret ediyordu... Evet, İran'da belki de her şey, 1901 yılında İngiliz milyoner William Knox D'Arcy (Kont D'Arcy)'nin Kaçar hanedanlığının son temsilcisi Şah Muzafferuddin'den, İran topraklarının büyük bölümünde petrol aramak üzere altmış yıllık bir imtiyaz koparmasıyla başladı. Şah Muzafferuddin buna karşılık D'Arcy'den 20.000 Sterlin nakit ve şirket kârının yüzde 16'sı gibi menfaatler elde etti ama, o günden sonra ülkesinin başına gelmedik şey kalmadı. 1908'de İngiliz-Pers Petrol Şirketi (The Anglo-Persian Oil Company-APOC) kuruldu. Çünkü kısa müddet önce Mescid-i Süleyman bölgesinde çok büyük bir petrol rezervi keşfedilmişti... APOC ancak ciltlerle kitap bilgisiyle anlatılabilir! Kestirmeden gidelim. 1911 yılında Irak (Kerkük) petrolü için de Calouste Gulbenkyan Turkish Petroleum Company'i kurdu ki, bu başlı başına bir mevzudur... 1912'de APOC bu şirketin hisselerinin yüzde ellisini satın aldı. 1935'te APOC isim değişikliğine gitti ve "The Anglo-Iranian Oil Company-AIOC" oldu. İran'da zengin petrol yataklarının bulunmasından sonra, Abadan şehrinde dev bir rafineri kuruldu. Ama bütün bunlar İran halkına zenginlik ve refah getirmedi! Mesela 1947 yılında şirket kazancı en az 40 milyon Sterlin iken, İran buradan yalnızca 7 milyon Sterlin elde edebilmiştir... Tabii 1947'ye gelmeden İkinci Dünya Savaşı parantezini açmak lazım. Bu dönemde İran'ın Almanya'ya fazlaca yaklaşması bir başka felaketi getirir. Rusya ve İngiltere İran'ı işgal eder. Daha sonra da İran'ı cezalandırmak için, Rusya tarafından Azerbaycan Milli Hükümeti ve Mahabad Kürt Cumhuriyeti (1946) adıyla iki özerk devlet kurdurdu. Mustafa Barzani de Kürt Cumhuriyeti'nin Savunma Bakanı idi. Ama bu cumhuriyetin ömrü sadece altı ay sürdü. 1950'lere gelindiğinde, AIOC'ye karşı İran halkı ve milliyetçi siyasi cephe içinde büyük reaksiyonlar yükseliyordu. Petrolün millileştirilmesine karşı çıkan Başbakan General Ali Razmara suikastla öldürüldü. Neticede 1951 senesinde İran Meclis'i AIOC'un millileştirilmesine karar verdi. O dönemde AIOC'un hisselerinin yüzde 75'i İngiltere'ye aitti... İşte bu andan itibaren yeni büyük kırılmalar peş peşe gelmeye başladı. Yapılan seçimlerde büyük bir oyla iktidara gelen Muhammed Musaddık'ın uygulamaları İngiltere'yi hepten çileden çıkardı. İran'dan petrol alımı durdurulduğu ve başka ülkelere de bu yönde baskı yapıldığı için Abadan Rafinerisi kapandı. İngiltere Musaddık'ı devirmek için her yola başvurdu. Ama o sırada ABD fiilen darbeye destek vermediği için başarılı olamadı. Şah Rıza Pehlevi Musaddık'ı görevden almak istedi. Fakat çıkan isyan üzerine Şah ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Musaddık daha da güçlenmişti!.. Ancak Soğuk Savaş döneminin etkisi baskın geldi. "Sosyalist Musaddık zengin İran petrollerini Sovyetler Birliğinin kontrolüne sokacak ve böylece Orta Doğu'da dengeler büsbütün değişecek..." tezi kabul gördü, İngiliz ve Amerikan gizli servislerinin yardımı ile 1953'te General Fazlullah Zahidi darbe yapıp Musaddık'ı devirdi ve Roma'da sürgünde bulunan Şah tekrar ülkesine döndü. Ondan sonra ne oldu biliyor musunuz? Millileştirilen AIOC hisseleri tekrar eski halini aldı ve şirketin adı 1954 yılında "The British Petroleum Company-BP" oldu. Yani şu bildiğimiz BP'nin ta kendisi!.. Yerimiz kalmadı, arkası yarına...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.