Belge-andıç meselelerinde yeniden başa döndük... Gereksiz tartışmalarla vakit kaybetmenin anlamı yok. Eğer gerçekten demokrasiye saygılı, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığına da inanıyor ve güveniyorsak, mesele yok. Telaş etmeyelim. Sürecin sonunu bekleyelim. Bakalım işin aslı nedir ve nereye varacak. Askerî savcılığın verdiği kararın, bu meseleye nokta koyma anlamına gelmediğini, Org. İlker Başbuğ da ifade etti. Şimdi sivil yargı mercileri konuyu tahkik edecek ve elbette bir neticeye varacaktır. CHP lideri Deniz Baykal'ın, askerî savcılık kararından sonra yaptığı analiz ve değerlendirmeler, bir kere daha bizi şaşırttı. Hukukçu kimliği ile Deniz Bey'e bu yaklaşım hiç yakışmadı. Siyaset yapmak hukuk kurallarını esnetmek ve anlamı dışına çıkarmak değildir. Bu olsa olsa demagoji olur. Sayın Baykal son dönemlerde bir hayli değişkenlik arz etmeye başladı. Bir taraftan hâlâ daha Ergenekon davasını bir "efsane" olarak cerh etmeye çalışırken; öte yandan radikal bir şekilde 12 Eylül ihtilalini yapanların yargılanması teklifi ile ortaya çıkıyor... Acaba neden sadece 12 Eylül? CHP liderinin stratejisi ne ola ki?! Acaba maksat gerçekten askerî müdahaleleri yargının önünde hesaba çekmek mi; yoksa giderek ilerleyen Ergenekon sürecinde, muhtemel bir sıkışmaya karşı tedbir olarak bazı manevranın imkanlarını devreye sokmak mı? CHP ve liderinin bu manevralarına Başbakan Erdoğan'ın kuşku ile yaklaşması anlaşılabilir bir durum... Bu durumu "sulu şaka" olarak ifade etmesinden ana muhalefet lideri belli ki çok rahatsız oldu. Ama daha ortada hiçbir şey yokken, "Andıç belgesinin sahte çıkması halinde bütün Ergenekon sürecinin çökeceği..." şeklinde tuhaf bir tez geliştiren Sayın Baykal, her durumda "çayın taşı ile çayın kuşunu vurma" taktiğini güdüyor! Bir gün Genelkurmay Başkanı'nın istifa etmesi gerekir diye çıkış yapıyor. Ertesi gün, (bu belge emniyet tarafından orduyu yıpratmak üzere imal edilmiş olabilir...) mealinde komplo teorilerini gündeme getirmeye çalışıyor? Derken her iki tarafa birden, "bu ne" dedirtecek atraksiyonlarda bulunuyor. Hangisine inanacağız? Siyasette rakiplerinin dikkatini dağıtmak, onları hata yapmaya zorlamak bir seçenek olabilir. Ama daimî şekilde insanların kafasını karıştırmak makbul bir usul olmasa gerek!... Geldiğimiz noktada bağırıp çağırma ile, komplo teorileri ile vs. netice almak mümkün değildir. Bunu hem siyasetçiler hem de devletin diğer görevlileri iyi bellerlerse fena olmaz. Geçmişte bu taktikler işe yarıyordu. Uzun seneler maalesef bu ülkede hot-zotla işlerin yürütüldüğünü biliyoruz. Ama artık o günler geçti. Gerçekçi olalım. Durumu iyi tespit edelim. Memleketi ve milleti de daha fazla yormayalım. Bu ülke yanlış düşüncelerden ve yanlış uygulamalardan dolayı çok zarar gördü. Hatada ısrar etmenin âlemi yok. Aklımızı başımıza toplayalım. Gizli dolaplar çevirmek kimseye fayda vermez. Zira gizli-saklı yollardan tezgâhlanmak istenen bütün planlar çok geçmeden deşifre oluyor. İster belge olsun, ister andıç olsun fark etmiyor. Bunu iyi anlayalım!.. ..... Senelik iznimin kısa bir bölümünü kullanacağım. Müsaadenizle. (İ. K.)