Soyunmak, giyinmek ve ısınmak...

A -
A +

Türkçe'de bazı kelimeler, kullananın maksadına ve becerisine göre lastik gibi her tarafa çekilebilir. Hele, kinaye ve mecaz sanatına vakıf söz ustaları; kelimeleri öyle çevirir, öyle eğip bükerler ki, dinleyenlerin ağzı açık kalır... Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu anlamda müthiş bir usta olduğunu, kimsenin kolay kolay kendisi ile laf yarışına giremeyeceğini bir kere daha gösterdi. Avrasya Ekonomi Zirvesinde bir gazeteci Sayın Demirel'e şöyle bir soru sormuş: "Sizin muhalefet liderliğine soyunduğunuz eleştirileri var. Muhalefet liderliğine mi soyunuyorsunuz?" Şimdi Demirel'in cevabını okuyalım: "Öyle bir halim var mı? Bak ceketim var, kravatım var, pantolonum var. Soyunmuş gibi halim var mı ya da soyunur gibi halim..." Şimdi bu mantık çerçevesinde biz de bazı sorular soralım: Havalar artık ısınıyor. Mesela bir kişi ceket giymese soyunmuş sayılır mı? Yahut yazın rahat etmek için bir süreliğine kravatını izne çıkaranları (Demek kravat da izin kullanıyormuş!..) soyunmuş mu kabul edeceğiz? Türkiye'de pek yaygın değil ama, yaz mevsiminde kısa pantolonla dolaşanların statüsü nedir? Giyinik mi, soyunuk mu?!. Sorular yeterince açık değilse, bir adet daha soralım: Yıllar önce Sayın Demirel Tuzla'daki yazlık evinde ikamet ederken, gazetelerde bir fotoğrafı çıkmıştı. Daha doğrusu bir fotoğraf ve o fotoğrafın içine yerleştirilmiş bir küçük fotoğraf... Sayın Demirel her zamanki gibi takım elbise ve kravatı ile resmi kıyafet içinde idi. Ama ayaklarında ayakkabı yerine terlik vardı. Fotoğrafı çeken gazeteci cinlik yapıp ayaklara fokus yapmıştı. (Gazeteciler arasında cinlik yapan ve yapmak isteyenler çoktur. Bazıları bazen hinlik de yapabilir!) O fotoğrafın tanımlaması nasıl yapılabilir? Sayın Demirel'in ceketi, kravatı, pantolonu vardı ama; ayakkabıları yoktu. Acaba giyinik sayılır mıydı? Neyse biz Sayın Demirel'in bir başka soyunma sorusuna verdiği cevaba bakalım: "Kurtarıcılığa soyunuyor musunuz?" şeklindeki soruya cevabı şöyle: "Türkiye'nin kurtarılacak falan bir durumu yoktur. Türkiye yolunda gidiyor. Bakın ne kadar güzel bir gün. Hepiniz buradasınız. Türkiye, hür demokratik bir ülke. Yoluna öyle devam edecektir." Aynı gazetecinin "Yani bundan memnun musunuz?" şeklindeki sorusuna ise bir soru ile karşılık vermiş: "Nereden çıkardın?" Gazetecinin çabaları nafile!.. "Az önce söylediniz" diye direnecek oluyor ama, sonuç alması mümkün değil. Çünkü Sayın Demirel'le baş etmesi imkansız; "Sen söylüyorsun, ben söylemiyorum..." cevabını alıyor. Sayın Demirel'i beğenirsiniz veya beğenmezsiniz o başka mesele; ama söz ustalığında ve demagoji sanatında hakkını teslim etmek durumundasınız! Yukarıdaki açıklamalardan Sayın Demirel'in muhalefet liderliğine veya kurtarıcılığa soyunup soyunmadığına dair bir sonuç çıkarmak, görüldüğü gibi o kadar kolay değil. Ama galiba başka birileri politikaya ısınmaya yahut en azından ortamı ısıtmaya çalışıyor. İçlerinde emekli generallerin de olduğu bir grup medyaya haber olacak tarzda bir araya gelmiş. (Medyaya haber olacak tarzda) dediysek, yani toplanmaları haber olarak gündeme gelecek mahiyette demek istiyoruz. Bu grupta, eski ve eskimeyen politikacılar, yeni yeni siyasete girmek isteyenler, isimleri hemen her vesile ile bir yerlere (mesela Çankaya'ya veya başbakanlığa) yakıştırılanlar var. Görüş olarak da her renkten çeşitler mevcut. Sağcılar- solcular, libareller-otoriter milliyetçiler vs. Politikaya ısınan veya en azından gündemi ısıtmaya çalışan bu grubun destek verdikleri ilk fikir de; Demirel'in "Başı bağlı okumak isteyen kızlar Suudi Arabistan'a gitsin..." şeklindeki açıklaması imiş!.. Bakalım bunun arkasından başka hangi düşünce ve eylemlere destek verecekler. Acaba yeni bir parti mi kuracaklar? Bahsedilen Yeni oluşumun sinyalleri mi bunlar?! Bekleyip göreceğiz. Daha önce bir eski başsavcı ile bir eski anayasa mahkemesi başkanı ve galiba bir emekli generalin de içinde olduğu grubun kurmuş olduğu parti ne durumda acaba? Bir ara işlerin pek de iyi gitmediği yolunda haberler çıkmıştı. Daha sonra o partinin bir başka küçük parti ile birleşme sürecine girdiğini duymuştuk ama, sonucun ne olduğu bilinmiyor. En azından ben bilmiyorum. Neyse Türkiye hür ve demokratik bir ülke olduğuna göre, isteyen istediği kişilerle bir araya gelip parti veya partiler kurabilir. Bunun hiçbir mahzuru yoktur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.