Son bir yılda, Türkiye'de hüküm süren yağış azlığı ve mevsim kuraklıkları sebebiyle; su sıkıntısı medya organlarında daha sık işlenen bir konu haline geldi. Ülkemizde bazı meseleler zaman zaman adeta "moda" şeklinde aktüel hale gelir. Bir gazete yahut tv kanalının hasbelkader ele aldığı bir konu; yahut bir bilim adamının veya devlet yetkilisinin dikkat çektiği bir husus, birden bire tetiklenmiş olur!.. Artık ilgili ilgisiz herkes buna dair fikir yürütür. Fikir yürütenlerin bilgili veya bilgisiz olması, konunun uzmanı filan olup olmaması çok da önemli değildir! Zira bizim memlekette herkes her şeyi bilir... Su konusunda da aynen böyle oluyor. En fazla Ankara'da hissedilen içme suyu sıkıntısı ve İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere; yurt genelinde yüz yüze bulunduğumuz yağış azlığı ve mevsim kuraklıkları, bugüne kadar neredeyse üzerinde hiç kafa yormadığımız su meselesini kaskatı bir gerçek olarak koydu!.. Artık bir şekilde hepimiz konuşuyoruz. Medya her gün bir kaç haber ve yorumla konuyu gündemde tutuyor. Ancak, pek az bilimsel tartışmanın dışında; istisnasız bütün konuşma, tartışma ve bununla ilgili haberlerin tamamı yüzeysel ve meselenin gerçek boyutlarını ortaya koymaktan uzaktır. Bu arada konu ile ilgili olarak yayılan eksik ve yanlış bilgiler de cabası... Türkiye'deki 26 tane önemli su havzası ile ilgili istatistiki bilgiler başta DSİ olmak üzere, su konusunda görevli ve yetkili kurumların uhdesindedir. Bu verilerin ne kadar güncel ve gerçek durumla örtüştüğüne dair elimizde net bir bilimsel rapor veya resmi açıklama yok. Medyada çeşitli bölgelerle ilgili olarak mevsimsel yağış verileri yayınlanıyor. Buna göre mesela, İç Anadolu'da yüzde 23, Marmara Bölgesi'nde yüzde 31, Ege'de yüzde 43 ve Akdeniz Bölgesi'nde yüzde 20'lerin üzerinde yağış azlığı söz konusu. Keza İç Anadolu Bölgesi'nde, yeraltı sularında gözlenen önemli ölçüdeki azalma çok sık gündeme getiriliyor. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi bu bilgilerin teyid edilmesi gerekir. Su konusundaki bilgiler, bir yönüyle mahrem bilgilerdir. Çünkü su stratejik bir maddedir (*) ve ülkelerin günvenliği ile birebir bağlantılıdır. Su konusunda eksik ve yanlış bilgilerle kamuoyunun yönlendirilmesi, sağlıklı bir durum değildir. Bu şekilde toplumu su konusunda bilinçlendirmek de mümkün olmaz. Su; insan hayvan ve bitkiler için hayat kaynağıdır ve onun yerini tutacak başka bir madde de yoktur! Yani susuz hayat mümkün değildir. Bu sebeple, su ülkelerin güvenliği ve geleceği ile hayatî ölçüde alakalıdır. Medya organlarında da sık sık yeraldığı üzere, günümüzde dünyadaki 191 ülkeden 29 tanesi su sıkıntısı içindedir. Bu nüfus olarak 1, 2 milyar insana tekabül etmektedir. Yine istatistiklere göre halen dünyada iki milyardan fazla insan sağlıklı su kaynaklarından mahrumdur. Mesela Çin'deki nehirlerin % 50'si, Hindistan'dakilerin ise % 70'i kirlenmiştir. Bu konuda Türkiye'nin nehirleri de iyi bir görüntü vermemektedir. Dünyada her yıl milyonlarca çocuk, susuzluktan ve kirli sudan kaynaklanan hastalıklardan ötürü hayatını kaybetmektedir. Su sıkıntısı içindeki 29 ülkenin 13 tanesi Orta Doğu'dadır. Bunların ilk üçü; Filistin, Ürdün ve İsrail'dir. Türkiye'nin yıllık ortalama 643 mm'lik yağış miktarına göre, yararlanılabilir suyu kişi başına 1692 metreküptür. (Bu rakam içme, kullanma ve tarımda tüketilen suyun yıllık miktarıdır.) Türkiye halen teknik açıdan verimli olarak kullanılabilecek yıllık 115 milyar metreküp suyun ancak 35 milyar metreküpünden yararlanmaktadır. Yine Türkiye'nin, verimli olarak sulu tarım yapılabilecek 8.5 milyon hektarlık arazisinin; ancak 4.7 milyon hektarında sulu tarım yapılmaktadır. Hem dünyada hem de ülkemizde, su kaynakları hızla azalmakta ve tükenmektedir. Türkiye su zengini bir ülke de değildir. Suyumuzu korumalıyız, ama nasıl koruyacağız? Bir başka yazı konusu... .... (*) Not: Bu konuda geniş bilgi için bkz. Suyun Stratejik Dalgaları; İsmail Kapan, BKY Yayınları.