Sudan sebeplerle savaş çıkmasın!..

A -
A +

Dünyada iki veya daha fazla devletin sınırları içinde yer alan 261 tane nehir havzası var. (Halen devam eden 5. Dünya Su Forumundaki konuşmasında BM Genel Sekreter Yardımcısı bu sayıyı 263 olarak verdi. İ.K.) Sınıraşan sular konusunda, çeşitli ülkeler arasında zaman zaman baş gösteren ihtilaflar, bazen tırmanarak gerginliğe; hatta ne yazık ki, silahlı çatışmaya kadar dahi tırmanabilmektedir. Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, muhtelif konuşma ve beyanlarında, su meselelerinden dolayı savaş çıkacağı yolundaki yorumlara katılmadığını ifade eder. Devam etmekte olan Su Forumu dolayısıyla medya kuruluşlarına verdiği röportajlarda da, Sayın Bakan bu görüşünü tekrarlıyor. Elbette pozitif yaklaşım çerçevesinde, Sayın Bakanın bu görüşüne katılmak yerinde olur. Çünkü yalnızca su sebebiyle ve "sudan sebeplerle" değil; hiçbir sebepten ötürü savaş çıkmasını herhalde kimse istemez... Ancak Uluslar arası ilişkilerde ne yazık ki, idealist görüşten ziyade realist görüşün daha çok ağır bastığını gözden kaçırmamak gerekiyor. Burada da insan tabiatındaki çatışmacı eğilimlerden tutun da, "ulusal menfaat" algılamasından kaynaklanan ve bu uğurda hedefe ulaşmak için; savaşı da bir unsur olarak her zaman ön planda tutan yaklaşımlar sebebiyle, ülkeler arasında barış ve iş birliğinin istenen ölçüde sağlanamadığını hatırda tutmalıyız. 1967 yılında Araplarla İsrail arasında çıkan büyük savaşın, 1951 yılından itibaren Ürdün Nehri ve kolları üzerinde su kaynaklarının kullanılması ve geliştirilmesi ile ilgili anlaşmazlıkların büyüyüp tırmanmasından doğduğunu unutmayalım!.. Bugün de İsrail -Suriye barışının sağlanamamasının en önemli sebeplerinden birinin Stratejik Golan Tepeleri ve buralardaki zengin su pınarları olduğunu gözardı etmeyelim... 1980'li ve 1990'lı yıllarda Fırat Nehri suları sebebiyle, Suriye ile aramızda büyük gerginlikler yaşandı. Maalesef Hafız Esat Yönetimi, uzun yıllar, suya karşı terör kartına başvurdu. Ancak memnuniyetle ifade edelim ki, son birkaç yıldır Güney komşumuzla ilişkilerimizin iyileşmesi ve ilerlemesinden dolayı, su konusunda da çok olumlu gelişmeler sağlanmıştır. Temennimiz hem Suriye, hem de Irak ile Fırat ve Dicle ve Asi suları konusunda, işbirliğine dayalı bir nihai su tahsisi anlaşmasının gerçekleşmesidir. Dünyada pek çok bölgede, ülkeler arasında su ihtilafları vuku bulmuş ve bulmaya da devam etmektedir. Ancak ne yazık ki, Orta Doğu Bölgesinin kendine has özelliklerinden dolayı, buradaki ihtilaflara; Bölge üzerinde hakimiyet kurmak isteyen harici aktörler de yerli yersiz müdahalede bulunmakta ve sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır... Orta Doğu Bölgesinin suları ile ilgili yazılan kitaplarda, ne tuhaftır ki, genellikle bir su savaşı senaryosu işlenir. Oysa savaş senaryosundan önce Barış ve işbirliği imkanlarının irdelenmesi gerekmez mi? Dünya su kaynaklarının yalnızca yüzde 1'i, Orta Doğu'da yer almaktadır. Mesela, Fırat -Dicle ve Nil gibi bölgenin en büyük nehirleri (Yıllık toplam su kapasitesi 168 milyar m3) , tek başına bir Tuna Nehri (206 milyar m3) veya bir İndüs Nehri (207 milyar m3) kadar bile değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.