Önceki gün, ABD Başkanı Bush'un Güvenlik Danışmanı Condalisa Rice; İran'ı bir kere daha resmen tehdit etti ve bu ülkenin nükleer program tesislerinin vurulabileceğini ima etti. Daha Irak işgalinden önce, İran'ı şer ekseni ülkelerden biri olarak ilan eden G.W. Bush Yönetiminin İran ile ilgili düşünceleri aslında bilinmeyen bir konu değil. Ne var ki, Irak ve Afganistan'da girişilen harekatın istenen sonucu bir türlü verememesi; bu ülke ile alakalı adımların beklemeye alınması veya gözden geçirilmesi mecburiyetini hasıl etti. Eğer, Irak'ta güvenlik ve düzenin sağlanması, işgal süreci gibi hızla gerçekleştirilebilmiş olsaydı, bugün başka bazı Orta Doğu ülkeleri için de müdahaleler gündeme gelebilirdi... Ancak, Irak'ta işlerin tersine gitmesi ve her geçen gün durumun kötüleşmesi; Amerika'nın bazı bölge ülkeleri hakkında beslediği duygu ve niyetleri büsbütün rafa kaldırmış değil tabii!.. Gidişatı değerlendirmek için, yakın geçmişteki bazı olayların tepe noktalarına bakmak gerekiyor: 11 Eylül olayından sonra, Afganistan'ı işgal ederek Taliban Yönetimini deviren ve yerine başta Başbakan Hamit Karzai, toplam 11 bakanı Amerikan vatandaşı olan bir kabineyi işbaşına getirdi. Ancak, hükümetin ABD pasaportuna sahip olması işlerin yola girmesine yetmedi. Başkent Kabil'de bile tam olarak güvenliği sağlayamayan ABD, bu meseleyi büyük ölçüde NATO'ya devrederek, yükünü hafifletme yoluna gitti. Aynı şekilde, Saddam Yönetiminin devrilmesinden sonra, Irak'ta peş peşe denenen farklı formüllere rağmen; ülkede düzen bir türlü sağlanamadı. Son çare olarak yönetim yetkisinin bütünüyle Iraklılara devredilmesi de durumu değiştiremedi. Amerikan ve İngiliz istihbarat servislerine yakınlığı ile tanınan, hatta eski bir CIA ajanı olmakla suçlanan Iyad Allavi'nin başbakanlığa getirilmesi ve ABD'nin perde gerisine çekilmesi olayların hızını kesmedi. Şimdi Irak'ta tam bir kaos hüküm sürüyor ve bu kaos giderek büyüyor. Fakat garip bir biçimde yeni Irak Yönetimi, iç düzeni sağlamaya çalışmaktan ziyade komşusu İran'la uğraşıyor. Son olarak Irak Savunma Bakan Yardımcısı İran'ı en büyük düşman ilan etti. Neden acaba? Yoksa Amerika, kontrolü altındaki bu yönetim üzerinden İran'a değişik bir yöntemle müdahalede mi bulunacak? Eğer yakında İran'da bazı örtülü eylemler başlarsa kimse şaşırmasın. Ama hemen belirtelim ki, İran hiçbir şekilde Irak'a benzemez. Bunu en iyi şekilde yine Amerika bilir herhalde... Diğer taraftan seçimler yaklaştıkça, içinde bulunduğu zor durumu kamufle etmek için Başkan Bush, yeni atraksiyonlarda bulunabilir. Sudan'a yapılan müdahale tehdidi bunun bir göstergesi olarak kabul edilmeli. Yıllardan beri güney bölgesinde silahlı eylem ve isyanlarda bulunan örgütlerle mücadele eden Sudan hükümetini tehdit eden Amerikan Yönetimi'nin niyetleri aslında çok farklı. Zira Sudan'da karışıklıkların hüküm sürdüğü bölgede, başta petrol olmak üzere çok zengin yeraltı kaynakları bulunyor!.. Bir hatırlatma daha; ABD eski başkanlarından Jimmy Carter, uzun zamandan beri bu bölgede bir misyoner, evet yanlış okumadınız; bir "MİSYONER" olarak çalışmaktadır. Bu sizce bir şey ifade etmiyor mu acaba? Sudan'dan İran'a; "Büyük Orta Doğu, ya da geniş Orta Doğu"daki petrol kaynakları üzerinde kontrol sağlamak isteyen "Süper Güç"ün politik ve askeri manevralarını iyi takip etmek gerekiyor. Bu husus AB yetkililerine de duyurulur...