Bu başlık müspet manada da atılabilirdi. Keşke öyle olsaydı!.. Başbakan Erdoğan'ın dünkü konuşmasının özü ve özeti şu cümledir: Bundan böyle, sınırımıza yaklaşacak Suriye'ye ait her askerî unsur, tehdit olarak algılanacak ve askerî hedef statüsünde değerlendirilecektir... Evet, her şey çok açık ve net... Artık Suriye sınırındaki angajman kuralları değişmiştir. Yani, Suriye ile yeni bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemde siyasi ve askerî ilişkilerin mahiyeti, rengi bambaşka olacaktır. Erdoğan'ın altı çizilmesi gereken bir diğer cümlesi de şudur: Yeri, zamanı ve şekli tarafımızdan tespit edilmek üzere, Suriye'ye gereken karşılık mutlaka verilecektir. Sayın Erdoğan'ın dünkü konuşmasında, Türkiye'nin politik duruşu genel çerçevesiyle tebarüz ettirilmiştir. Bu konuşmanın Orta Doğu ülkelerine yayın yapan televizyonlarda Arapça ve İngilizce olarak canlı yayınlanması da, ona atfedilen önemi göstermektedir. Keza, Grup Toplantısına gelen Arap ülkeleri diplomatik misyon temsilcilerinin, konuşmaya gösterdikleri ilgiye de işaret etmek gerekir... 22 Haziran gününden beri, Türkiye'nin yürüttüğü bütün diplomatik çalışmaların, Suriye'nin muhtemel dezenformasyon teşebbüslerine set çektiğini belirtelim. Bu noktada, Suriye tarafının ileri sürdüğü iddialar havada kalmaktadır. Yani, "Türk uçağını kendi hava sahamızda vurduk. 2.5 km mesafeden uçaksavar ateşi ile vurduk. Egemenlik haklarımızı savunduk..." argümanlarının hiçbiri gerçeklerle örtüşmüyor. Zira uçağımızın Suriye sahillerine 12.6 mil (yaklaşık 20 kilometre) mesafede iken vurulduğu, vurulduktan sonra kontrolsüz uçuşla, sahile 14 km mesafede denize düştüğü artık kesin bilgi olarak ortada. Bu konuda Türkiye kendinden o kadar emin ki, elindeki radar görüntülerine ilaveten, o bölgede uçuş kaydı yapmış olma ihtimali bulunan bütün ülkelerden, görüntüleri istemiş bulunmaktadır. Türkiye henüz elindeki dokümanların tamamını ifşa etmiş değildir. Gelişmelere göre ve uluslararası hukukun icabı sürdürülecek görüşmeler noktasında, yeri ve zamanı gelince bahse konu bilgileri deklare edecektir. Ancak şu ana kadarki resmî bilgilendirmeler, dün de işaret ettiğimiz üzere, muhataplar nezdinde beklenen sonuçları vermeye başlamıştır. NATO Genel Sekreteri Rasmussen, dün önemli bir beyanda bulundu: "Bu olay kabul edilemez bir durumdur. Olayı endişe ile takip ediyoruz. İttifakın bölünmemesi mutlaktır. Biz Türkiye'yi destekliyoruz. Türkiye ile güçlü dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz. NATO'nun güvenliği ayrılmaz bir bütündür. Böyle bir olayın bir daha olmamasını ümit ederim. Müttefikler olarak Suriye'yi şiddetle kınadık..." Rasmussen'in bu mesajı, özellikle Rusya ve İran'ın Suriye'ye olan yaklaşımı açısından, büyük önem taşımaktadır. Özellikle Rusya'nın bu açıklamayı dikkatle değerlendireceğini belirtmek gerek. Lâkin beri tarafta, hayli telaşlı yorumlar da yapılmıyor değil. Mesela: Türkiye'nin Suriye'ye askerî bir müdahalede bulunması hâlinde, Rusya'nın Suriye'yi silahlandıracağı; Tahran ve Moskova'nın doğalgazımızı keseceği ve ülke olarak bu kış donma tehlikesi ile yüz yüze bulunduğumuz vs. Ne diyelim. Böyle keskin görüşlü uzmanlarımız var olsunlar!