Suriye'nin Dostları ve Düşmanları...

A -
A +

Pazar günü İstanbul'da yapılan "Suriye'nin Dostları" toplantısının sonuçları hakkında, bazıları hayli olumsuz değerlendirme yapıyor. Oysa bahse konu toplantıdan, derhal bir acil müdahale ve eylem planının çıkmasını zaten kimse beklemiyordu. Uluslararası hukuk sistemine göre, böyle bir şey mümkün de değil. Bu arada seksenden fazla ülke ile Arap Ligi, AB, BM'nin çeşitli seviyelerde katılımıyla, Suriye meselesi; BM Genel Kurulu'ndan sonra, ikinci kez en geniş ölçekte ele alınmış oldu. Ortaya çıkan şimdiki sonuçtan ziyade, bundan sonra yapılacaklarla ilgili güçlü bir sürecin İstanbul'dan başladığını söylemek yanlış olmaz. Öncelikle Suriye Ulusal Konseyi'nin, bütün Suriye'yi temsil eden bir mekanizma olarak tanınması çok önemli... Suriye muhalefet cephesindeki dağınıklık ve bölünmüşlük, bu toplantı öncesinde Türkiye'nin aktif öncülüğü ile büyük ölçüde giderilmiş oldu. Bu ülkedeki Kürtlerin, kendi gelecekleri adına yeterince çözüm formülü olmadığından bahisle, şimdilik ayrı durması, bize göre geçici bir durumdur. İlanihaye, SUK/Suriye Ulusal Konseyi'nden ayrı hareket ederek, Kürtlerin daha iyi bir kazanım sağlaması mümkün değil. On yıllar boyu, Baas rejiminin despot uygulamaları sebebiyle, bu ülkede güçlü muhalefet unsurlarının vücuda gelmesi önlenmişti. Ama halihazırda, dağınık ve zayıf bir görüntü verse de, SUK, gelecekte Suriye yönetiminde esas söz sahibi olabilecek bir uluslararası hüviyet kazanmış durumdadır. Burada problem, SUK'un siyasi gücüne güç katacak bir askerî yapıdan mahrum olması. Zira Baas rejiminin, yalnızca siyasi müzakerelerle devrilemeyeceği çok açık. Askerî fonksiyonu, silah ve lojistik destek almak kaydıyla zaman içinde Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) ifası mümkündür. Kosova ve Libya'dakine benzer, bir dış askerî desteğin söz konusu olması halinde, kısa zamanda elde edilebilecek sonuç, ÖSO'nun tek başına kalması durumunda doğal olarak uzayacaktır. Ancak gelinen noktada, Rusya ve Çin'in uluslararası sistemi kilitlemeyi daha fazla sürdüremeyecekleri anlaşılıyor. Son olarak, BM ve Arap Ligi özel temsilcisi Kofi Annan'ın ortaya attığı plan, Beşar Esad'a biraz daha zaman kazandırırken, belki Rusya ve Çin'e yeni bir politik yaklaşımı devreye sokma imkânı vermiştir. Zira Baas rejiminin, bir yıldan beri Suriye'de yaptığı katliamların insanlık suçu olduğu, beynelmilel mahfillerde konuşulmaya başladı. Rusya ve Çin, Baas rejimini bu suçuyla birlikte daha fazla himaye edemez. İran'ın radikal tavrında ısrarcı olması da tek başına Beşar Esad ve Yönetimine yetmez. Diğer taraftan bugün itibariyle, Suriye halkının asgari dörtte üçünün Baas rejimine karşı olduğu düşünülürse, Rusya ve Çin, gelecek için daha değişik kalıplarda düşünmek zorundadır. Çünkü mevcut düzenin değişmesi kaçınılmazdır. Suriye halkının kahir ekseriyetinin, Rusya ve Çin'in bugünkü davranış biçimini not etmesi de, son derece tabiidir!.. Yani Suriye halkı, hangi ülkelerin dost, hangilerinin düşman kategorisinde olduğu değerlendirmesini mutlaka yapıyordur, yapacaktır. Suriye'nin dostlarına "çaresiz" diye bakanlar, kısa görüşlü kimseler. Onlara kulak asmayın!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.