Suriye’yi daha çok kaşıyacaklar!..

A -
A +

Evet, bölgesel ve küresel şer odakları, Suriye’yi asla kendi hâline bırakmak istemez. İran’ın dinî lideri Hamaney, rejimin çöküşünden iki hafta sonra; “Suriyeli gençlerin kaybedeceği bir şeyleri yok…” demişti.

 

 

 

Bu köşede çok dile getirdik… Suriye meselesi çok yönlü ve bir o kadar da çetrefil. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde BM Güvenlik Konseyi henüz toplanmamıştı. Güvenlik Konseyinin toplanması o kadar da çok önemli değil. Çünkü bu kurul, sayısız meselede sayısız kereler toplandı ve sonucunda genellikle dağ fare doğurdu. Burada dikkat çeken husus şudur: Tam on üç yıl boyunca, Suriye kanlı iç çatışmalarla yangın yerine dönmüşken BMGK’da, daimî üyeler olarak Rusya ve Amerika birbirleri ile kıyasıya rekabet içinde, etkili olabilecek bir kararın çıkmasını engellemek için her şeyi yaptılar. Rusya’nın birdenbire Suriye’ye gelip yerleşmesi ABD’yi tabii ki rahatsız etmişti… Daha da ötesi orada Rus-İran ortak operasyonlarının nereye varacağı belli değildi. Ukrayna Savaşı sebebiyle aralarındaki diplomatik münasebetlerin dahi askıya alındığı bir ortamda, daha yeni yeni karşılıklı olarak büyükelçilikler faaliyete geçirilirken, aynı iki devlet bu defa Suriye için şaşırtıcı bir süratle BMGK’yı acil toplantıya çağırıyor… ABD’nin de, Rusya’nın da başta İsrail’in güvenlik stratejisi olmak üzere, birçok başka gerekçe ile Suriye’ye dair paralel politikalar uygulaması şaşırtıcı değil. Bunlar öteden beri iyi bilinen konular. Yeri geldiğinde küresel güçlerin nasıl menfaat uzlaşmasına vardığı sayısız örnekleriyle ortadadır. Aynı şekilde rakip durumundaki bazı bölgesel güç ve aktörlerin de, görünürdeki agresif zıt politikalarına karşılık, bazı kritik konularda pekâlâ örtülü uzlaşma içine girdiklerini müşahede ediyoruz. İsrail ile İran arasında, Suriye konusunda sureta cereyan eden çatışma durumunun aynı zamanda gizli bir iş birliği formatında yürüdüğünü başka türlü nasıl izah edebiliriz?

 

Evet, Suriye’deki son olaylar hiç de şaşırtıcı değil… Nitekim Suriye geçici yönetiminin Cumhurbaşkanı Ahmet Eş-Şara bunun beklenen bir durum olduğunu belirtiyor. En az bir milyon insanın hayatını kaybettiği on üç yıllık yıkıcı iç savaş döneminin akabinde, her şeyin kısa zamanda sütliman olması mümkün olamazdı. Burada gerçekçi olmak lazım! Ancak zamanın da çok önemli olduğu, zira düzenin kalıcı şekilde kurulmadığı ortamda, geçen her dakikanın şer güçlerince kullanılacağı şüphesizdir!..

 

Suriye’deki durum özetle budur. Ne yazık ki Suriye’de şer güçlerin istismar edeceği meseleler oldukça fazladır. En başta da mezhep ve etnik kimlikler konusundaki hassasiyetler… 2011 öncesi dönemde Suriye’nin demografik yapısında Sünnîler nüfusun yüzde 74’ünü teşkil ediyordu. Velakin bu tablodan şimdi eser yok. Çünkü milyonlarca Sünni Müslüman ülkeden kaçmak zorunda kaldı. İran’dan getirilen binlerce Şii nüfus Suriye’nin başta Şam olmak üzere kritik bölgelerine yerleştirildi. Bir de ABD’nin koruması altında Suriye’nin Kuzey Doğu Bölgesinde fiilen kurulmuş terör bölgesi var. Bu çıbanbaşları hâl yoluna konulmadıkça, Suriye’de huzur ve sükûnun temin edilmesi mümkün değil. O kadar çok fitne fesat unsuru var ki, bunlarla başa çıkmak hiç kolay değil. Bu yüzden Suriye geçici yönetiminin yeterli desteği alması şarttır. Ancak bu da o kadar kolay bir mesele değil. En büyük desteği Türkiye veriyor şüphesiz. Fakat gelin görün ki, Türkiye içinde dahi, Suriye’nin istikrarını hedef alan birtakım kişi ve kuruluşlar ateşe benzinle gidiyor. Alevileri katlediyorlar diye üfürülen yalanları sınırsız şekilde körüklüyorlar. Hatay’da, kendisini “Nusayri şeyhi” diye takdim eden şahsın yaptığı kışkırtma, bunlardan sadece biri... Birtakım kripto şahıslar, şüpheli hesaplar üzerinden şeytanın değirmenine su taşıyor… Dememiz o ki, Türkiye’de bile böyle fitne fesat tezgâhları iş yapıyorsa, başka yerlerde neler olmaz. Hâl böyle olunca üzerine ölü toprağı serpilmiş BM Güvenlik Konseyi bile birdenbire harekete geçebiliyor…

 

İçeride bin türlü derdi olan İran, Suriye konusunda en ateşli düşmanlığı yapıyor. Ali Hamaney’in dış politika danışmanı olan Ali Ekber Velayeti'nin şu lafına bakar mısınız:

 

“Şu anda Suriye’nin geleceğini tahmin etmek mümkün değil. Ancak işaretler ve gördüklerimiz, devletin parçalanmasının ön hazırlıkları olduğunu gösteriyor…” Bu kin dolu laflar İran rejiminin temennisidir elbet. Gelgelelim bu niyetlerde İran tek başına değil. Fakat en fazla fitne peşinde koşan adres kim diye sorulursa, cevap İran’dır! İçeride ve dışarıda Suriye’ye dair yalan yanlış bilgiler yayarak bu zavallı ülkeyi bölmeye çalışan malum odaklar pek fazla da sevinmesin. Suriye o kadar da sahipsiz değil. Esad rejiminin ayakta kalmak için ülke menfaatlerini başkalarına peşkeş çekmesi dönemi artık geride kaldı. AB cenahından son olaylarla ilgili gelen açıklama son derece dengeli ve gerçekçi… Suriye halkı çok ağır imtihanlardan geçti. Bugün karşılaştığı problemlerle eskiye nazaran daha güçlü şekilde mücadele edecek kapasitesi var. İnşallah dostlarının da yardımıyla bu zor günleri aşacaktır. Bütün tahrik ve kışkırtmalara rağmen, gerek Nusayri gerekse Dürzi azınlığın ekseriyetinin İsrail, İran ve diğer çevrelerin teşviklerine kanmadığını, birlikten yana tavır koyduklarını da görüyoruz. Temennimiz bütünü itibariyle Suriye halkının şuurlu hareket etmesi. Tuzaklara düşüp bir defa daha felaketlere maruz kalmamak için geçmişten ders almış olmasıdır. Şer güçler, bu denemede beklediklerini alamadı. Ancak vazgeçmeyecekler ve tekrar tekrar deneyeceklerdir. Geçici Suriye Yönetimi’nin bundan sonraki muhtemel saldırılara karşı daha hazırlıklı olacağına inanıyoruz.

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.