Suskunluğun etkileri...

A -
A +

AK Parti ve hükümet cenahının son günlerdeki suskunluğu siyasi çevrelerde çok değişik yorumlara sebebiyet veriyor... Doğru veya yanlış; bu yorumlar karşısında sessizliğin sürmesi, mevcut durumu iktidar partisi ve hükümet aleyhine giderek ağırlaştırıyor. Belli mercilerden bekledikleri açıklamaları duyamayanlar, en hafif deyimiyle tedirgin olurlar. Bir süre sonra da, ortada dolaşan söylenti ve dedikodulara daha çok inanmaya başlarlar! Şu sıralarda böyle bir hava hüküm sürüyor gibi. Ülkenin en büyük medya grubu, bütün imkanlarıyla zina ve TCK konusunu ülke çapında, kendi yayın politikası doğrultusunda yüksek bir tempo ile tartıştırmaya devam ediyor. Sadece ülke sınırları değil, AB Teşkilatı ve üye ülkeler nezdinde de çok aktif bir yayın faaliyeti var. Bunun pek çok kesimi derinden etkilediği de açık. Buna karşılık gerçek tablo imiş gibi gösterilen yansımalardan hiç de memnun olmayan hükümet ve AK Parti yetkilileri, durumu sadece şikayet etmekle yetiniyor!.. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak olayların tam da merkezinde yer alan Sayın Cemil Çiçek; ülke içinden kaynaklanan birtakım taleplerin Avrupa Birliği üzerinden Türkiye'ye dayatılmak istendiğini, bunun için büyük oyunlar döndüğünü ifade ediyor. Peki bu oyunların ne olduğunu, oyunun aktörlerini, figüranlarını yeteri kadar detaylı olarak kamuoyuna duyurmak gerekmez mi? Yani sadece yöneltilen sorulara ayaküstü bir-iki cümle ile karşılık vermek, meseleyi halleder mi? Elbette hayır. Günlerdir her kafadan bir ses çıkıyor. Ama iktidar partisi ve hükümet cephesinden doyurucu bir bilgilendirme yok. Böyle olunca da, komplo teorileri gırla gidiyor. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu tefrik etmek neredeyse imkansız. Bu bulanık suda avlanmak isteyenlerin sayısı hayli kabarık. Saatbaşı AB yetkilileri adına da açıklama yapılıyor. Mesela Prodi'nin ağzından yaptırılan Ermenistan sınırı konusu... Tekzip açıklaması gelene kadar, kamuoyu bu yanlış haberlerle çalkalanıp duruyor. Ne kadar çirkin bir uygulama!.. Acaba bu kaotik durum ne kadar devam edecek? AK Parti ve hükümetin söyleyeceği bir şey yok mu? Başbakanın yarın (Perşembe günü) Brüksel'de yapacağı temaslar şüphesiz çok önemli. Belki de bu temasların sonucu bekleniyor. Ama onun öncesindeki bu pasif durum, tereddüt ve endişelerin daha da artmasına yol açıyor. Ortada dolaşan iddialara göre, ne bakanlar, ne parti yetkilileri, TCK tasarısının son anda Meclis'ten çekilme sebebini bilmiyor! Bunun böyle olmadığı, en azından hepsi olmasa bile bazı yöneticilerin ve bakanların meseleyi bilmek durumunda olduğu, bu şartlar altında nasıl izah edilebilir? AK Parti kanadı sustukça, CHP'den yeni çıkışlar ve iddialar birbirini kovalıyor; İşte Kemal Anadol'dan son inciler: "Erdoğan kendisini Türkiye'nin imamı sanıyor..." Belli bir saplantının hakim olduğu bu üslup, hem siyasi diyaloğu önlüyor, hem de ülke meselelerinin çözümünü güçleştiriyor. Eğer bozuk plak gibi; hep tarikat, irtica, takiyye, imam vs. yaftalamaları sürdürürseniz, bunun ne demokrasiye, ne siyasete ve ne de memlekete bir yararı olmaz. Bu söylemlerin sahibi olan CHP'nin 28 Eylül'de Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırması da kabul görmez. Çünkü çözüm noktasında samimiyetin olup olmadığı; taraflar açısından tartışma götürür. Yapılması gereken şey, hükümetin ve iktidar partisinin bir an evvel Türk halkına geniş bir açıklama yaparak, hem vatandaşları hem de ekonomiyi rahatlatmasıdır. Bu konudaki gecikme zararı büyütüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.