Tarih tekerrür etmemeli!..

A -
A +

CHP yöneticileri, yeni anayasa değişikliğini sür'atle Anayasa Mahkemesine taşıyacaklarını peş peşe tekrarlıyorlar. Aynı CHP, geçen Nisan ayı sonundaki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini engellemek için de; sür'atle, hatta zamana karşı son sür'at bir yarışla benzer bir eylemde bulunmuştu... Anamuhalefet Partisinin o günkü Grup Başkanvekili Haluk Koç, mesai saatinin bitiminden evvel randevu alabilmek için; daha Meclis Kararı çıkmadan, Yüksek Mahkemenin yolunu tutmuş ve orada nöbet beklemişti. Kural olarak Meclis Kararları, Mahkemenin denetimine tabi olmadığı halde, "Eylemli iç tüzük ihdası" iddiasıyla açılan davanın şaşırtıcı biçimde kabul edildiğini ve ondan daha tartışmalı bir kararla da, Abdullah Gül'ün seçilmesinin (bir süreliğine) engellendiğini hatırlatmaya gerek yok... Bugün CHP Genel Başkanlığına aday olan Haluk Koç; o gün Anayasa Mahkemesine gitmelerinin doğru olmadığını, zira parti olarak hareket noktalarının hukuki değil, siyasi olduğunu vs. söylüyor. Amma iş işten geçtikten sonra!.. 367 meselesi ile ilgili kararın, ne kadar hukuki olduğunu aslında belki tartışmaya bile gerek yok!.. Sırf siyasi bir sonucu elde edebilmek için, hukuk devleti ilkelerini esnetmek; nasıl bir anlayış olabilir acaba?! 1970'li yıllarda Demirel çok sık olarak şöyle yakınıyordu: "Meclis'in üzerine çıkmış bir Anayasa Mahkemesi, Hükümetin üzerine çıkmış bir Danıştay ile karşı karşıyayız..." Aynı dönemde Ecevit büyük bir keyifle şöyle diyordu: "Yargı devrimcilerin elinde..." 1961 Anayasasına göre, Anayasa Mahkemesi'nin görev yetkisi kanunların ve Meclis İç Tüzüğü'nün denetimi ile sınırlı idi... Ancak Mahkeme 1970 yılındaki bir değişikliği; "Anayasa değişikliklerinin de aslında bir kanun olduğu, dolayısıyla hem şekil hem de esas yönünden inceleyebileceği..." görüşünden hareketle ve tabii yetki aşımı ile, ele alınca ortalık karıştı! Parlamento, Mahkemenin yetki sınırlarını belirginleştirmek için, 1971 yılında bir Anayasa değişikliği daha yaptı ve Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliği ile ilgili inceleme yetkisini; "sadece şekil yönünden..." biçiminde düzenledi. Buna rağmen, Mahkeme fiili olarak Anayasa Değişikliklerini esas yönünden de incelemeye devam etti. Bu çerçevede, 1973'te Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili değişiklik hakkında 1973/19 sayılı kararı aldı. Daha sonra da 1975'te bir (1975/167 Esas), 1976 iki (1976/38 ve 43 Esas sayılı kararlar) ve 1977'de de bir (1977/82 Esas) karar aldı. Yer olmadığı için kararların detayına giremiyoruz... Demirel diyordu ki: "Fransa'da Danıştay 100 senede beş tane tehir-i icra (yürütmeyi durdurma) kararı almış, bizde on senede beş bin tane tehir-i icra kararı adı..." İşte 70'li yıllardaki yasama-yürütme ve yargı ilişkileri ile kuvvetler ayrılığındaki dengenin durumu böyle idi! 1982 Anayasası yapılırken, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa değişikliklerini inceleme ile ilgili yetkisi, daha kesin ve belirgin bir ifade ile düzenlendi. (Bakınız AY madde 148 ve 153...) Çeyrek yüzyıl boyunca bu konudaki uygulamalarda, herhangi bir tartışma yaşanmadı. Nisan ayındaki tartışma, doğrudan Anayasa değişikliği ile ilgili değildi. Ancak 25 yıldır yapılan bir uygulama ve buna göre yapılmış olan üç tane cumhurbaşkanlığı seçimine rağmen; bildiğiniz olaylar yaşandı... Yapılan genel seçimlerle, halkımız düğümlenmiş olan cumhurbaşkanlığı seçimini çözüme kavuşturdu. Ancak 367 ile ilgili sıkıntıları aşmak için yeni bir değişikliğe ihtiyaç hasıl oldu ve onu da yine halkoyu kesin sonuca bağladı. Şimdi eğer, bunca yıllık uygulamadan sonra Anayasa Mahkemesi, kesin biçimde yetki alanı dışında olan Anayasa değişikliğini, esas yönünden de incelemeye kalkarsa ne olacak? Teorik olarak bunun doğuracağı sonuç: Anayasa Mahkemesi'nin onayından geçmeyecek bir değişikliğin hayata geçirilemeyeceğidir. Böyle bir durumun kuvvetler ayrılığı prensibi ile izahı tabii ki mümkün değil! Çünkü bu durum, kurucu iktidar olan Millet Meclisinin iradesinin Anayasa Mahkemesi tarafından takyit edilmesi (sınırlanması)dır... Yani şöyle bir varsayım hiç de fantezi olmaz artık: Anayasa Mahkemesinin üye sayısını değiştiren bir anayasa değişikliğini bile; Yüksek Mahkeme, "Dolaylı olarak laiklik ilkesini ortadan kaldırmak için bir hazırlık niteliğinde..." görüp, Anayasanın değiştirilemez maddeleri çerçevesinde değerlendirebilir!.. Yani, hukuk kuralları bir kere esnetildi mi; işin içinden çıkmak zor oluyor gördüğünüz gibi. Şu halde, tarih tekerrür etmemeli!.. ..... NOT: Noktalar köşesi kısa bir süre izne çıkacak. Hoşgörüleriniz için çok teşekkür ederiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.