Taşlar yerine oturmalı artık!..

A -
A +

Hukuk devleti demek, yargıçlar devleti demek değildir... Hukukun üstünlüğü ilkesi de, yargıçların üstünlüğü anlamına gelmez! Kuvvetler ayrılığı prensibi; yasama, yürütme ve yargının kendi alanı ile ilgili görev ve yetkilerini ifade eder. Bu temel erklerin kendi alanları dışına çıkarak, yani yetkisini aşarak başka yerlere müdahale etmesi, hukuk devleti ilkeleri ve kuvvetler ayrılığı prensibi ile bağdaşmaz. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın; yasama organı tarafından yapılacak bir düzenlemeyi, kendi ideolojik yaklaşımını da içine katıp, birtakım otoriter düşüncelerle besleyerek, yani âdeta niyet okuyarak; muhtemel bir rejim tehlikesi şeklinde sunması, her şeyden önce kendi görev alanının sınırlarını aşma ve yasama organının yetkilerine bir müdahale teşebbüsüdür. Bunun hukuki bakımdan hiçbir geçerliliği yoktur. İkinci olarak, kılık kıyafetten yola çıkarak, toplumun kamplara ayrılacağı ve ülkenin bölüneceğine hükmetmek vehimden başka bir şey değildir. Hâlihazırda, bu ülkedeki kadınların üçte ikisi zaten başını örtmektedir. Prof. Yavuz Atar'ın da dediği gibi, ne yani üniversitelerde baş örtüsü serbest bırakılınca Türkiye eyaletlere mi bölünecek?!. Baş örtüsü konusunda, ta başından beri yanlış varsayımlarla ve yanlış verilere dayanılarak, çok yanlış bir uygulama yapılmaktadır. Daha önce de, bu köşede yazdık. Anayasa Mahkemesinin türbanla ilgili kararının bizatihi kendisi, anayasanın 153.'üncü maddesinin ikinci fıkrasına açıkça aykırıdır. Zira bahse konu kararda, Anayasa Mahkemesi, anayasanın bu hükmüne rağmen, kendisini kanun koyucunun yerine koyarak, yeni bir uygulamaya yol açacak hüküm vermiştir. Anayasa ve kanunlarda baş örtüsünü yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı halde, bu yanlış hükme dayanılarak, başörtü problemi devam ettirilmektedir. Bazı Prof.'ların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Leyla Şahin davası hakkında verdiği karara dayanarak, yasağı savunması ve bu konuda anayasa veya yasa değişikliği yapılamayacağını iddia etmesi ise, çok daha komik bir durumdur. AİHM'nin vermiş olduğu kararı tuhaf biçimde saptırıyorlar... Bu ülkenin enerjisine yazık! Hukuki temeli olmayan bir yanlışı, böylesine ülkenin meselesi haline getirmek, çok mantıksız bir durum. Neticeye gelirsek; Anayasa'nın değiştirilemez hükümleri dışındaki her düzenlemeyi, parlamento, usulü dairesinde her zaman yapabilir. Bu konuda Meclisin iradesinin üzerine çıkacak bir güç ve makam yoktur. Başsavcının yapmaya çalıştığı, bu yönde tehlikeli bir teşebbüstür. Bu hukuk devletine de, demokrasiye de, kuvvetler ayrılığı prensibine de çok ters bir davranıştır. Siyasi partileri kapatma tehdidi ile bir yere varılamaz. Parti kapatmanın çare olmadığı, olamayacağı şimdiye kadarki tecrübelerden anlaşılamıyor mu?!. Başbakan Erdoğan; "Herkes yerini bilecek..." derken son derece haklıdır. Türkiye başka türlü hukuk devleti olamaz!.. Orduyu darbe yapmaya çağıran, rektör veya rektörlere gelince: Onların hâli gerçekten ibretlik! Ama onlar da demokrasinin ne olduğunu bir gün öğrenecekler. Bu arada özel hayatlarından, tatil serüvenlerinden veya evlerindeki kedi veya köpekleri anlatmaktan vakit bulunca; hükümete akıl vermeye, toplumu kendince terbiye etmeye filan kalkışan bazı yazar ve yayın yönetmenlerinin de, sepetlerindeki pamuğun tamamen bitmiş olduğunu belirtelim. Onların öteden beri yazıp çizdikleri, hep boş ve yalan çıktı. Ama hâlâ yüzleri kızarmıyor! Merak etmeyin, son günlerde baş örtüsünü bahane ederek, yeniden başladıkları felaket tellallığından da bir sonuç çıkmayacaktır. Bu goygoycular; nedense yazılarında hep "çatışma, kamplaşma, ayrışma, bölünme, savaş, parçalanma" vs. fitne fesat kavramlarını öne çıkararak, toplumu sindirmeye çalışıyor. Oysa toplum barış ve huzur istiyor, çatışma değil. Başı örtülü olduğu için genç kızların eğitim hakkını elinden almak; ne hukukun, ne demokrasinin, ne de modernitenin kabul edeceği bir şey değildir. Asıl, böyle bir şeyi savunmak gericiliğin ta kendisidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.