Havacılık, uzay ve teknoloji sahasında, tam yüz yıl boyunca, âdeta Türk milletinin önüne duvar örüldü!.. Bu duvar hikâyesi çok derin. Kıyısından köşesinden parça bölük anlatılıyor. Ama bugünkü ve yarınki nesiller için, hadisenin tam manasıyla aydınlatılabilmesi, ancak daha köklü ve daha esaslı biçimde anlatılmakla mümkün. Zira milletimize tamı tamına bir asır kaybettiren bu gaflet, dalalet ve ihanet zincirinin bütün halkaları, tek tek deşifre edilmeli. Kimin/kimlerin ne maksatla hangi tezgâhları kurduğu ve dahi nasıl başardığı tam olarak ortaya konmalıdır. Aksi hâlde yüz yıl boyunca milletimizin ayağına pranga takanların, hangi odaklardan neyin karşılığında yardım ve destek aldığı; bütün teferruatıyla bilinmeden, maruz kaldığımız büyük kayıptan yeterince ders çıkaramayız… Evet, yüzyıllık kaybı telafi etmeye çalışırken, başka hatalara ve tuzaklara düşmemek için, geçmişi didik didik etmeliyiz! Dile kolay, söz konusu olan yüz yıllık bir gecikme ve kayıp. Bu yüz yıl boyunca millî potansiyelin ülke yararına değerlendirilmesi uğruna, gerekli teşebbüs ve uygulamaların önüne daima set çekildi. Eğitim imkânı bulan ve bulamayan milyonlarca gencimizin üretebileceği teknolojiden ülkemiz kasten mahrum bırakıldı… ‘Bırakıldı’ ifadesini bilhassa kullanıyoruz. Geride kalan yüz yılda, bilim ve teknoloji alanında başkalarıyla rekabet edebilecek kapasiteye sahip, sınırlı sayıdaki yetişmiş elemanımızı da büyük çapta dışarıya kaptırdık.
Evet, yüz yıl boyunca Türk gençliği; ülke yönetimini vesayet altında tutan çarpık zihniyetin yanlış ve kasıtlı politikaları sebebiyle, ilim ve teknolojide öncü olma şansını yakalayamadı ne yazık ki… Ülkemiz hep gerilerde ve taklitçi olmak durumunda kaldı. Kahir ekseriyeti yurt dışında eğitim almış olan kabiliyetli ve donanımlı parlak gençler de, gelişmiş ülkelerin sunduğu cazip imkânlar karşılığında, becerilerini onlar hesabına ortaya koydu. Hâl böyle olunca, memleketimiz ileri teknolojilere sahip olma noktasında hep hayal kırıklığına uğradı. Bu hayal kırıklığı yanında, Batı'ya karşı iflah olmaz bir aşağılık kompleksiyle malul zihniyet hep şunu pompaladı: “BİZ YAPAMAYIZ!..” Bu açmazın içine düşünce de, dışarıdan bize dayatılanlarla idare etmek zorunda kaldık. Kısır döngüyü kırmak için ortaya çıkan kabiliyetli, bilgili ve müteşebbis insanlarımızın yolunu kesen gafiller, “İçeride yapmaya ne gerek var, dışarıdan daha ucuza bize veriyorlar zaten…” kafasıyla, Vecihi Hürkuşları, Nuri Killigilleri, Nuri Demirağları ve diğerlerini bertaraf ettiler! 1950, 60, 70, 80 ve 90’lar boyunca gündeme gelen millî teşebbüsler, her seferinde bir bahaneyle akamete uğratıldı. Bugün çok daha ileri safhalarda olması mümkün iken önü kesilen sayısız proje, haksız ve hukuksuz şekilde yokluğa mahkûm edildi. Bu iç karartıcı özeti yaptıktan sonra günümüze gelelim...
Son yirmi yılda millî şuur ve hassasiyete sahip, kararlı ve aynı oranda cesur bir siyasi iktidarın işbaşında olması, bizleri bugün iftihar ettiğimiz bu seviyeye getirdi. “YAPAMAYIZ, EDEMEYİZ…” diye ortalığı ifsat eden zihniyet, hâlâ daha direniyor. Yapılanları inkâr etmeye, utanmadan yok saymaya devam ediyor. Velakin kervan gayet güzel yürüyor… Türkiye bugün başta savunma sanayii olmak üzere, havacılık, uzay ve teknoloji sahasında göz kamaştırıcı bir rekabet kapasitesine kavuşmuş bulunuyor. Son üç dört haftada peş peşe arz-ı endam eden ürünler, bütün dünya tarafından büyük alaka ile takip ediliyor… Türkiye artık devasa harp gemilerini de, denizaltılarını da, tank ve toplarını da, helikopterlerini de, seyir füzelerini de, İHA ve SİHA’larını da, insanlı ve insansız savaş uçaklarını da yapıyor. Yapmakla kalmıyor, dünyanın birçok ülkesine de satıyor… Hepsi bu kadar değil tabii. Teknoloji festivalinde yarışan yüz binlerce gencimizin geliştirdiği yepyeni projelerle, yarınlarda, ülkemiz adına çok daha yüksek ve gıpta edilecek bir rekabet potansiyeline sahip olduğunu memnuniyetle izliyoruz.
Hâsılı, aşağılık kompleksinden kurtulamamış bir güruh hâlâ daha aykırı telden çalmayı sürdürse de, bugün dünyanın en büyük teknoloji festivali bizim ülkemizde yapılıyor… Hâlihazırda Bayraktar TB2’yi, TİHA’yı, insansız savaş uçağı Kızılelma’yı, Aksungur’u, ANKA-3’ü, HÜRJET’i, beşinci nesil Millî Muharebe Uçağını (MMU), Altay Tankını, Gökbey ve Atak-2 Helikopterlerini konuşuyoruz. Ancak şunu unutmayalım; 14 ana yarışma dalında, tam bir milyon gencimiz bilgi ve becerilerini büyük bir heves, heyecan ve cesaretle sergiliyorsa, yarınlarda daha başka neler yapabileceğimizi varın siz düşünün. Türkiye’nin geleceği, düşmanlarımızı yeise sokacak kadar çok parlak…