Televizyon dizileri ve aile

A -
A +

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf; güçlü aile yapısına zarar verecek görüntülerin yer aldığı dizilerin şifreli yayınlanması için çalışma başlattıklarını açıkladı ya, malum kesimden derhal karşı atışlar da başladı... Yok efendim Türk ailesi dönüşüm geçiriyormuş da, hatta zaten dönüşümü tamamlamış da, böyle bir yaklaşımla toplumun doğru okunması mümkün değilmiş de falan filan... Ailenin güçlü kalmasından büyük rahatsızlık duyanların derdi ve sıkıntısı nedir acaba? "Toplumun temel taşı" diye nitelendirdiğimiz ailenin güçlü olmasından kime ne zarar gelir ki!.. Ama birileri aileye sahip çıkılmasından fena halde rahatsız. Zira aileyi korumaya dönük her teşebbüsün karşısına bunlar duvar gibi dikilmekten bir an geri kalmıyor. Aile mefhumunu temelinden tahrip edecek, aile bireyleri arasındaki bağları koparacak, ana-baba, eş, koca, evlat... her birini sonu belirsiz ve çoğu kez felaketle neticelenecek maceralara iten yaşantı biçimin, sefahatten başka gayesi olmayan bir hayat tarzını empoze eden zihniyet, herhalde "Pazar"larının daralmasından endişe ediyor olsa gerek!.. Sayın Aliye Kavaf'a destek olmak lazım ama, öncelikle şu hususu da irdelemek gerekiyor: "Güçlü aile yapısı"na zarar veren görüntülerin yer almadığı dizilerin toplum içindeki oranı nedir ki! Toplum, o dizilerle maalesef uzun zamandan beri teslim alındı bile... Baksanıza haftalardan beri, bilmem hangi dizideki rezil bir sahnenin propagandası yapılıyor. Eskiden aralık ayı başından itibaren, gazetelerde yılbaşı gecesi TRT ekranlarında dansöz oynatılıp oynatılmayacağı tartışılırdı. Şimdi özel kanallarda dansöz olmayan program sayısı azınlıkta kaldığı için, artık o tartışmalara gerek kalmadı. 12 Eylül İhtilalinden sonra Yeşilçam Sinemasında seks filmleri furyası başlamıştı. 28 Şubat Sürecinden sonra benzer bir durum televizyon yayınlarında yaşanmaya başladı. Sonradan genel olarak "Televole" diye adlandırılan ve adına program denilen yayınlarda, vur patlasın, çal oynasın türünden her türlü pespayelikler sergilendi. Arkadaş edinme kisvesi altında bazı ekranlardan âdeta muhabbet tellallığı yapıldı. Bu rezilliklere karşı çıkanlara da hemen "gerici, yobaz, sansürcü... vs." yaftaları vuruldu. Nihayet toplumun zemberekleri boşaldı. Elli-altmış yaşına kadar, belki akraba düğünlerinde kendi yakınlarıyla sadece halay çekmiş olan yaşlı başlı kadınlar da, yanlarına kızlarını ve gelinlerini alarak o programlarda göbek atmaya başladı... Bazılarına göre bu tablo, toplumun gelişmesini ve ilericiliği simgeliyordu iyi mi! Neticede bugünlere geldik. Bööyyük gazetelerin internet sayfaları pavyonların reklam tabelalarından farksız. Artık hiçbir ölçü kalmamış. Eskiden muzır neşriyat kurulu tarafından poşet içine sokulan yayınlar artık poşetten çıktı... Şifre mifre neyi ne kadar halledebilir ki? Son çeyrek asırda, ürkütücü biçimde artan ahlak erozyonu ve toplumdaki tefessüh durumunun felaket sonuçları, dudak uçuklatıyor... Gençlerdeki sapkın davranışlar, hunharca cinayetler, ailelerin parçalanması, sokakları dolduran kimsesiz çocuklar ve daha neler neler... Kazara bir devlet yetkilisi, ana babaları çocuklarına karşı daha ilgili ve dikkatli olmaları için uyarınca da, malum koro hemen devreye giriyor, "Bu çağda bu kafa..." gibi klişe laflarla mahalle baskısının en kallavisini uygulamaya koyuyor! Özetlersek; Bakan Hanımın işi gerçekten çok zor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.