Org. İlker Başbuğ'dan ödünç aldığım bu ikinci yazı başlığı... Hatırlayacaksınız, ilki de "Siyaset ve terör ağaları..." idi. Genelkurmay Başkanı, Mardin'de basına yaptığı açıklamada, hemen her gün birilerinin "bizi bölüyorlar, bölünüyoruz, bölecekler..." türünden söylediklerinin, gerçeği ifade etmediğine net bir şekilde vurgu yaptı. Başbuğ televizyonlarda söylenmeyen şeyin kalmadığına da dikkat çekerek, bu tedirginliğe karşı alınacak tedbirleri de kendi açısından şöyle ifade etti: "Demokrasidir her şey söylenir ama insanların genel dengesinin bozulmaması lazım. 'Bölünecek miyiz' diye tedirginlik oluşuyor. Bana 'komutanım ne oluyor?' Diye soruluyor. 'Ciddiye almayın. Açık oturumları dinlemeyin. Seyretmeyin şu televizyonları' diyorum..." Bu sözlerin değişik kesimlerde farklı yankılanacağı belliydi. Nitekim, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, Başbuğ'un bu açıklamalarına tepki göstererek, "TSK'nın bu şekilde güncel siyasete girmesini doğru bulmuyorum..." dedi. Okay'ın bu tepkisinin esasen, Başbuğ'un demokratik açılıma destek vermesi olduğunu gözden kaçırmayalım! Zira bugüne kadar herkes, hepimiz askerin siyasete müdahil olmasına karşı çıkarken, CHP'liler tam tersi istikamette askerin bu yöndeki tavrına gizli-açık alkış tutuyordu... Hatta Sayın Baykal'ın, askerlerin 28 Şubat Sürecindeki faaliyetlerini, "Bir sivil toplum örgütünün çalışmaları" olarak lanse etmeye çalıştığını bu vesile ile bir kez daha hatırlayalım... Burada CHP'nin rahatsızlığı, MHP ile birlikte sürekli olarak öne sürdükleri "ülke bölünüyor..." iddialarının, Genelkurmay Başkanı tarafından doğrulanmamasıdır. Bu nokta gayet sarih. Org. Başbuğ herhalde, 'Siyasetçilerin bu tarz beyanlarına da inanmayın...' diyecek değildi. Ama televizyon programlarına, açık oturumlara, sadece gazeteci-yazar ve akademisyenler katılmıyor değil mi!.. Askerin siyasi ve idari konularda kendi görüşlerini anayasal platformlarda dile getirmesi ve siyasete müdahale şeklinde algılanacak her türlü söylem ve eylemden kaçınması gerektiği; bunun hukuk devleti ve demokrasinin gereği olduğu düşüncemizi, bir kere daha burada tekrarlayalım. Ancak Sayın İlker Başbuğ'un televizyon programları hakkında söylediklerinin de gerçeğin ta kendisi olduğunu teslim edelim... Daha önce de bu köşede kerrat ile dile getirdiğimiz üzere, bizim toplumumuzda tartışma kültürü, objektivite, bilimsel gerçeklere uyma, mugalata yapma yerine fikirleri konuşturma gibi seviyeli ve ciddi bir alışkanlık yok. TV ekranlarını parsellemiş belli sayıdaki isim, "körlerle sağırlar birbirini ağırlar..." hesabı; ekran ekran gezerek, aynı şeyleri karşılıklı tekrarlıyor. Çoğunun tartışılan konularda hatırı sayılır bir bikrimi filan da yok. Ama nasıl oluyorsa bunlar konunun uzmanı gibi pazarlanarak konuşturuluyor!.. Böyle olunca da, vatandaşın kafası karışıyor. İşte o zaman da Başbuğ'un dikkat çektiği tedirginlik ve genel dengenin bozulması olayı zuhur ediyor. Yukarıdaki ihtirazi kayıtlarımı saklı tutarak, bu konuda Sayın Başbuğ'a tamamen katıldığımı, yani televizyonlardaki boş, faydasız ve hatta zararlı programların seyredilmemesi gerektiğini ben de naçizane duyuruyorum!