Her hafta salı günü, siyasi partilerin grup toplantılarında ülkenin genel siyasi durumu ele alınır... Ancak bu toplantıların basına açık bölümünde, yalnızca liderlerin konuşması izlenebiliyor. Basına kapalı bölümünde, meselelerin hangi boyutta ve hangi yöntemlerle ele alındığını doğrudan müşahede etme şansımız yok. Bu konuda dışarıya sızan veya medyaya yansıyan bilgilerin bölük pörçük olması ve bir kısmının da doğruluğunun teyit edilememesi, Grup Toplantılarının verimliliği konusunda bize yeterince fikir vermiyor!.. Dolayısıyla geriye sadece liderlerin konuşması kalıyor... Analizlerin neredeyse tamamı, o konuşmalardan hareketle yapılıyor. Dünkü Grup Konuşmalarında da, bu bakımdan epeyce malzeme vardı. Başbakan Erdoğan'ın sürmekte olan Ergenekon soruşturması için "Temiz eller operasyonu" ifadesini kullanması önemliydi. Bu ifade, esasen çoktandır ülkemizde sıkça tekrarlanıyordu. Aktüel sebebi de, İtalya'daki Gladio teşkilatının tasfiyesi için yürütülen operasyona bu ismin verilmiş olmasıydı. Türkiye'de de, NATO'nun Sovyet Bloku'na karşı, geliştirdiği savunma stratejisi çerçevesinde; 1950'li yılların başında kurulduğu belirtilen gizli (Kontrgerilla diye de adlandırılan) bir teşkilatın varlığı, devlet içindeki pozisyonu, hukuk sistemindeki yeri vs. bu çerçevede yıllardan beri hep tartışma konusudur. Sovyetlerin dağılmasından sonra, NATO'ya üye birçok Avrupa ülkesinde benzer teşkilatlar tasfiye edilirken; ülkemizde niçin aynısının yapılmadığı veya ne zaman yapılacağı en çok konuşulan, (ama sadece konuşulan) konulardan biri idi... Bu açıdan Erdoğan'ın dün söylediği; "Soğuk Savaş yıllarından kalma alışkanlıklarla gayri meşru arayışlardan, hukuk dışı yapılanmalardan Türkiye er ya da geç kurtulmak durumundadır..." yolundaki sözler, büyük önem taşıyor. Zira bu beyan, son zamanlardaki polemik ve spekülasyonların kaldırdığı toz bulutu yanında; olayların hakiki niteliğini ve akış yönünü teşhis etmeye yardımcı olacak mahiyette... Evet... Bu hadise; ne Deniz Baykal ve ekibinin iddia ettiği üzere, "Başbakan'ın şahsi bir davası veya kapatma davasına misilleme"dir; ne de bazı çevrelerin ısrarla giydirmek istedikleri kılıfa girecek biçimde "fasa fiso"dur. Bu hadise, sadece yargı ve yürütmeyi ilgilendiren bir durum da değildir. Devletin bütün önemli kurumlarını bir biçimde alakadar eden, hatta ülke sınırlarını da aşan yönleri bulunan bir süreç söz konusu... Belki de Sayın Baykal'ın son günlerdeki zikzak çizme ve bir yerde çark etme işaretleri vermesinin temelinde de, işin bu yönü yatıyor!.. Her ne kadar Baykal dün, Parti Grubunda esip gürlemeye devam etti ise de; galiba hadisenin gerçek boyutlarını görmeye başladı. Yani olayın öyle üç-beş tane emekli askerle sınırlı olmadığını, olamayacağını anlamış olmalı. İddianamenin 2500 sayfa hacminde olması üzerindeki eleştiriler, siyasi polemik olmaktan öteye geçecek şeyler değil. Asıl merak edilen konu, daha düne kadar devlet içindeki hukuk dışı yapılanmaların (çetelerin) tasfiyesini isteyenlerin, birdenbire yüz seksen derece dönüş yapmaları... Bu ani ve büyük değişimin sebebi ne olabilir?!. Kim bilir, belki de iddianame aleniyet kazandığında, deliller ortaya döküldüğünde; nasırına basılmış gibi bağıran bazılarının rahatsızlıklarının nedeni de anlaşılır!.. Sonuç: Normal şartlar altında, "Temiz eller operasyonu"nu , hukuk devleti ve demokrasi ilkelerini benimseyen herkesin desteklemesi gerekir.