İsrail'in önceki gün Hamas Lideri Şeyh Ahmet Yasin'i, oğlunu ve altı korumasını cami kapısında füze ile öldürmesi, bölgede tansiyonu en yüksek noktaya çıkardı. Filistin halkı infial halinde ve sürekli olarak intikam yeminleri ediyor... İsrail de bu tehditlere karşı koymak için bir ay süre ile en yüksek derecede güvenlik alarmı vermiş bulunuyor. İsrail, Filistin Direniş Örgütlerinin liderlerini terörist oldukları için hedef seçtiğini her fırsatta deklare ediyor. Bu şekilde 1980'li yıllardan başlayarak şimdiye kadar yetmişe yakın üst düzey örgüt liderini öldürdü. 1980'li yıların ortasında, Tunus'ta öldürdüğü Ebu Cihad, Arafat'tan sonra Filistin Kurtuluş Örgütü'nün en üst düzey yöneticisi idi. 1995'te İslami Cihat Lideri Fethi Şikaki öldürüldü. Şimdilerde adına "El Kasım Tugayları" örgütü kurulan İzzetin El Kasım da, 2002 yılında evinin üzerine 1 tonluk bomba atılarak 11 çocuğu ile birlikte katledildi. Bu katliam birçok Yahudi tarafından bile kınandı. Buna benzer operasyonlar sonucunda 27 tane İsrailli pilot, daha fazla sivil katliam yapmayacaklarını bildirerek istifa ettiler. Yine bazı İsrail askerleri Filistin'e ait işgal topraklarındaki operasyonlara katılmayı reddettiler. Ama başbakan Ariel Şaron, kendi halkından ve askerlerinden gelen tepkilere rağmen terörist metotlarla Filistin'in önde gelen kişilerini hedef seçip öldürüyor. Nİtekim Şeyh Yasin'in katli operasyonunu bizzat yönetmiştir. İsrailli yöneticiller sürekli olarak Filistinli direnişçileri terörist ilan edip duruyorlar. Ama geçmişlerine dönüp baksalar pek çok bakanının, başbakanının geçmişte terörist olduğunu derhal görecektir. Ancak bunu özellikle dünyanın gözünden kaçırmaya ve unutturmaya çalışıyor. İsrail'in en ünlü savunma bakanı general Moşe Dayan, Haganah adlı terör örgütünün üyesiydi. Daha 1929 yılında bu örgüte girmişti. Eski genelkurmay başkanlarından general David Elazar, Palmakh adlı terör örgütüne üye idi. Eski Başbakanlardan Menahem Begin ve İzak Şamir İrgun adlı terör örgütünün en önde gelen şefleri idi ve İngiliz Manda Yönetimi tarafından, kellelerine ödül bile konulmuştu. Aynı şekilde birçok İsrail ileri geleni vaktiyle Stern Gang isimli Yahudi terör örgütünün üyesi ve yöneticisi idi. Ama sanki bunlar geçmişte hiç olmamış gibi bir hava estiriliyor. Ariel Şaron'un Sabra ve Şatilla katliamından dolayı uluslararası kuruluşlar nezdinde suç dosyaları var. Bazı çevrelerde Lübnan kasabı olarak da anılıyor. Fakat Şaron, ABD'nin kayıtsız şartsız desteği ile hiçbir şey olmamış gibi işine devam ediyor. 1948 öncesi terörist Yahudi faaliyetleri ve 1948 sonrası devlet terörü, nedense bugüne kadar hiçbir şekilde ciddi olarak sorgulanmadı. Mesela, 1967'den sonra çöle sürülüp ölüme terkedilen Arapları davalarında haklı gördüğü için, İsrailliler tarafından öldürülen BM gözlemcisi İsveçli tümgeneral Kont Bernadotte'nin katlinden kimlerin sorumlu olduğu ciddi bir şekilde gündeme gelmedi. Hal böyle olunca da, İsrail'in uluslararası hukuku çiğneme alışkanlığı devam etti. Bugüne kadar Filistin konusunda alınmış olan 78 BM kararından hiçbiri kaale alınmadı. Onu bir tarafa bırakın, bir sene önceki Cenin Mülteci Kampında yapılan katliamın bile doğru dürüst incelemesi yapılamadı. Çünkü İsrai, ABD'nin desteği ile bunu önledi... Mevcut durumda, karşı taraf en zayıf noktada olduğu için İsrail, Filistin halkı üzerinde her türlü hukuk dışı uygulamayı sürdürebiliyor. 37 yıldır devam ettirdiği işgali sona erdirme niyetinde de değil. Ama nereye kadar? Tamamı öyle düşünmese de bazı İsraillilere göre, "En iyi Filistinli ölü olanıdır!" Milyonlarca Filistinlinin hepsi öldürülemeyeceğine göre, bu işin sonu nereye varacak?!