Tezgâh çok büyük ve bir o kadar da tehlikeli!..

A -
A +

Malum davadan bahsediyorum... Orhan Pamuk davasından. Dün bütün gazeteler, sayfalarında bu davaya geniş yer ayırmıştı. Pek çok yazar kendi nokta-i nazarından hadiseye yorum getirmeye çalışıyordu. Dava duruşması sırasında ve sonrasında meydana gelen olayları da TV ekranlarından izlemişsinizdir. Ortada çok tuhaf, çok garip bir durum var. Davanın açılma biçiminden tutun da, dosyanın tekemmülü sürecinde baş gösteren gelişmelere, içeride ve dışarıda bu davaya gösterilen tepkilere kadar her şey anormal bir görüntü veriyor!.. Çok büyük ihtimalle davalı yazarın mahkumiyet almayacağı bir dava nasıl bu kadar sansasyonel hale gelebiliyor veya getirilebiliyor? Doğrusu bu konuyu iyice araştırmak gerekiyor. Pek çok kalem erbabı, aynı telden çalıyor yahut aynı akorttan yazıyor; hepsi bu davanın açılmış olmasının Türkiye hesabına ne kadar talihsizlik ve kötü bir durum olduğunu anlatmaya çalışıyor... Bazılarının yazdıkları doğrusunu isterseniz öyle yenilir yutulur cinsten değil! Evet, davalının çok büyük ihtimalle mahkumiyet almayacağı bir dava nasıl oluyor da, içeride ve dışarıda bu kadar gürültü koparıyor? Bu yalnızca davalının ünlü bir yazar olmasından mı kaynaklanıyor? Hiç sanmıyorum!.. Haklı veya haksız olarak yargılanan ilk ünlü yazar değil Orhan Pamuk. Geçmişte çok daha ünlü bazı yazarlar ve bilim adamları çeşitli davalardan yargılandılar. Ama hiçbiri bu kadar ve bu şekilde yankı yapmamıştı. Tekrar sorma ihtiyacını hissediyor insan; neden acaba? Besbelli burada çok büyük bir tezgâh var... Büyük ve bir o kadar da tehlikeli bir tezgâh!.. Şimdi bu işin neresinden tutacaksınız? Davanın seyir biçimi, ayrı bir âlem. Yedi aydan beri daha doğru dürüst bir dosya tanzim edilmemiş. Adalet Bakanlığının bu dava için izninin gerekip gerekmediği net değil. Ama oraya gecikmeli olarak yazı yazılmış, cevabı bekleniyor. Cevap gelmediği için, dava sürecinde ilerleme olmuyor. Fakat beri tarafta gürültü-patırtı bütün cihanı tutmuş... Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere yabancı basın, sanki Orhan Pamuk hakkında idam kararı çıkmış da, infazı yapılacakmış gibi yayın yapıyor. Türkiye'yi kelimenin tam anlamıyla tefe koymuş çalıyor!.. AB Parlamentosundan heyet gelmiş, kendince gözlemcilik yapıyor. Üstelik Karma Parlamento Eşbakanı sıfatıyla burada bulunan Joost Lagendijk, müzakereleri durdurmakla tehdit ediyor... Neymiş efendim "AB anlayışının kalbinde, merkezinde düşünce özgürlüğü var"mış! Tamam, iyi, pek güzel de; Sayın Lagendijk söyler misiniz, peki çifte standart AB anlayışının neresinde yatıyor?! Yani mesela AB üyesi Fransa, Ermeni Soykırımı olmamıştır diyenleri cezalandırmak için kanun çıkarıyor; bu düşünce özgürlüğüne bir zarar vermiyor... Prof. Yusuf Halaçoğlu belgeler ışığında soykırım olmadığını açıklayınca, üye olmasa da; AB anlayışının merkezinde yer alan bir ülke konumundaki İsviçre, kraldan fazla kralcı kesilip onu tutuklamak gibi şeyler sayıklıyor ve bu düşünceye; üstelik bilimsel düşünceye bir tehdit olmuyor... Peki uyruğunda bulunduğu ülkenin değerlerine; hakaret ettiği iddiasıyla şikayette bulunan, diğer bazı vatandaşların müracaatı üzerine; Orhan Pamuk aleyhine dava açılınca mı, düşünce özgürlüğü çiğnenmiş oluyor?.. Sayın Bay Lagendijk; aslında Avrupa Birliği'nin merkezi olan Brüksel'de yıllardır bir utanç yaşanıyor! Hemen anladınız değil mi; Fehriye Erdal'dan bahsediyoruz... Terör örgütü üyesi, cinayet sanığı... Cinayete karıştığı kesin delillerle sabit olan bir teröristi, sudan bahanelerle, ama apaçık ve utanç verici çifte standartlarla korumak ve kollamak... Neymiş efendim adı geçen terörist, silah olarak tam otomatik bir alet kullanmamış da, yarı otomatik tabanca kullanmış!.. Onun için Türkiye'nin iade talebi kabul edilmediği gibi, teröristin yargılanması da savsaklanıyor... Şimdi Lagendijk ve diğer bazı aklı evveller hemen diyecektir ki; efendim o ayrı, bu ayrı! Zaten hep öyle yan çizerler. Ama görüldüğü gibi mızrak çuvala sığmıyor. Orhan Pamuk davasına gelince; hani bir laf vardır, "iki ucu kirli değnek..." Bu da öyle bir şey. Şahıs herhalde ceza almayacak ama, dava dolayısıyla provokasyonların bini bir para!.. Meydana gelen olaylar kimin ekmeğine yağ sürüyor? Orhan Pamuk'un yüzündeki müstehzi ifadeye bakınca bu hemen anlaşılıyor. Yazarın ünü arttıkça, kitapları daha çok satacak. Daha çok sattıkça da, ünü ve herhalde geliri artacak... O halde "Türkiye'de yaşamak küçük düşürücü... Reformlar kozmetik..." türünden küstahlıklar devam edebilir!.. Provokatörleri hariç tutarak; adliye önünde tepki gösteren saf vatandaşlara, bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Siz siz olun, tahriklere ve tezgâhlara gelmeyin!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.